Untitled 2

31.05.2010

3. Daire 2009/4531 E., 2010/1929 K.ticari mevduat hesabından elde ettiği faiz gelirini yasal defter ve kayıtlarına intikal ettirmeyerek beyan dışı

3. Daire 2009/4531 E., 2010/1929 K.

"İçtihat Metni"

Temyiz Edenler

: 1- …

… Demirli İnşaat Taahhüt Mühendislik Müşavirlik Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi 

2- Balçova Vergi Dairesi Müdürlüğü 

İstemin Özeti

: Davacının, ticari mevduat hesabından elde ettiği faiz gelirini yasal defter ve kayıtlarına intikal ettirmeyerek beyan dışı bıraktığı yolundaki saptamaları içeren 15.3.2007 tarihli tutanağa dayanılarak, takdir komisyonunca belirlenen matrah farkı üzerinden 2005 yılı için adına re'sen salınan vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi ile Aralık 2005 dönemi için salınan vergi ziyaı cezalı geçici vergiyi; davacının defter ve belgelerinin incelenmesi sonucu düzenlenerek, şirket yetkilisi nezdinde her hangi bir ihtirazi kayıt konulmaksızın imzalanan ve vergilendirme döneminde elde edilen mevduat faizi gelirinin kayıt ve beyan dışı bırakıldığının saptandığı tutanak esas alınarak takdir edilen dönem matrah üzerinden salınan vergi ziyaı kurumlar gelir vergisinde yasaya aykırılık görülmediği, mahsup dönemi geçen geçici verginin aranmayacağı gerekçesiyle, geçici vergiyi kaldırmak suretiyle değiştiren İzmir 3. Vergi Mahkemesinin 30.4.2009 gün ve E:2008/2023, K:2009/597 sayılı kararının; davacı tarafından, şirketlerinin, yıllara sari inşaat işiyle uğraştığı gerçeğinin ihmal edildiği, bu kapsamdaki işlerden elde edilen kazancın işin bittiği yıldaki kar veya zararın tespitinde esas alınacağı, davalı idarece ise geçici vergiye ilişkin hükmün, mahsup dönemi geçen geçici vergi aslının aranmaması şeklinde düzeltilmesi gerektiği ileri sürülerek bozulması istenmiştir. 

Savunmanın Özeti: Taraflarca temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmuştur. 

Tetkik Hakimi

: Enis SİVİŞOĞLU 

Düşüncesi

: Vergilendirme döneminde elde edilip doğrudan matrah farkı olarak takdir edilen brüt faiz geliri üzerinden ilgili bankaca gelir vergisi tevkifatı yapıldığının anlaşıldığı davada, Kurumlar Vergisi Kanunun 44'üncü maddesinin, beyannamede gösterilen kazançlardan bu kanuna ve Gelir Vergisi Kanununa göre tevkifan kesilmiş olan vergilerin beyanname üzerinden hesaplanan Kurumlar vergisinden mahsup edileceği yolundaki kuralını dikkate almaksızın matrah farkında hukuka aykırılık görmeyen, vergi ziyaı cezasıyla ilgili olarak tekerrür koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmaksızın ve vergilendirme dönemi için verilen kurumlar vergisi beyannamesinde zarar beyan edildiği gözetilmeksizin hüküm tesis eden vergi mahkemesi kararının; vergilendirme döneminde elde edilen faiz gelirinin, yıllara sari inşaat işlerinden elde edildiği ve işin bittiği yıldaki kar veya zararın tespitinde esas alınacağı yolundaki vergilendirmeyi etkileyici mahiyetteki davacı iddiasıyla ilgili gerekli görülen kanıtlar kendisinden istenilerek varılacak sonuca göre tarh matrahının hukuka uygunluğu hakkında hüküm kurulmak üzere bozulması gerektiği düşünülmektedir. 

Savcı

: Süreyya ÇAKIN 

Düşüncesi

: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. 

Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemlerin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. 

TÜRK MİLLETİ ADINA 

Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü: 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesinin (B) bendinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu kurala bağlandıktan sonra bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin ve vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi dışında her türlü delille ispatlanabileceği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20'nci maddesinin 1'inci fıkrasında ise vergi mahkemelerinin, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapabilecekleri, belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilecekleri kurala bağlanmıştır. 

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13'üncü maddesinde; kurumlar vergisinin, 1'inci maddede yazılı mükelleflerin bir hesap döneminde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. 

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42'nci maddesinin birinci fıkrasında, birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde, kar veya zararın işin bittiği yıl kati olarak tespit edileceği ve tamamının o yılın geliri sayılarak, mezkur yıl beyannamesinde gösterileceği, ikinci fıkrasında ise mükelleflerin bu madde kapsamına giren hallerde her inşaat ve onarım işinin hasılat ve giderlerini ayrı bir defterde veya tutmakta oldukları defterin ayrı sayfalarında göstermeye ve düzenleyecekleri beyannameleri işlerin ikmal edildiği takvim yılını takip eden yılın Mart ayının onbeşinci günü akşamına kadar vermeye mecbur oldukları hükmüne yer verilmiştir. 

Davacı şirket yetkilisinin İzmir Beşinci Noterliğinin 17.10.2003 tarih ve 15213 yevmiye nolu vekaletnamesi ile vekil tayin ettiği …

… isimli kişi tarafından herhangi bir çekince konulmaksızın imzalanan ve takdir komisyonunca matrah takdirinde esas alınan 15.3.2007 tarihli tutanakla saptandığı üzere, davacı şirketin, banka mevduat hesabı üzerinden vergilendirme döneminde adına tahakkuk eden brüt faiz gelirinden oluşan menkul sermaye iradını, defter ve kayıtlarına intikal ettirmediği ve vergilendirme dönemi için verdiği kurumlar vergisi beyannamesinde beyan etmediği tartışmasız olup davacı tarafından, bu hususla ilgili olarak aksi yönde bir iddiada bulunulmamıştır. 

Tarhiyat, sözü edilen tutanak ile belirlenip takdir komisyonunca doğrudan matrah farkı olarak belirlenen brüt faiz geliri üzerinden salınan kurumlar vergisi ve geçici vergi ile bunlar üzerinden 213 sayılı Vergi Usul Kanununun tekerrüre ilişkin 339'uncu maddesi de dikkate alınarak kesilen vergi ziyaı cezasına ilişkindir. 

Dosyaya sunulan belgelerden, vergilendirme döneminde elde edilip doğrudan matrah farkı olarak takdir edilen brüt faiz geliri üzerinden ilgili bankaca gelir vergisi tevkifatı yapıldığı ve verilen kurumlar vergisi beyannamesinde zarar beyan edildiği anlaşılmaktadır. 

Vergi mahkemesince, Kurumlar Vergisi Kanununun 44'üncü maddesinin, beyannamede gösterilen kazançlardan bu kanuna ve Gelir Vergisi Kanununa göre tevkifan kesilmiş olan vergilerin beyanname üzerinden hesaplanan Kurumlar vergisinden mahsup edileceği yolundaki kuralı dikkate alınmaksızın ve vergilendirme dönemi için verilen kurumlar vergisi beyannamesinde zarar beyan edildiği gözetilmeksizin matrah farkının hukuka uygun görülmesi ve ayrıca vergi ziyaı cezasıyla ilgili olarak tekerrür koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmaksızın hüküm tesis edilmesi hukuka uygun düşmemiştir. 

Davacı tarafından, elde edilen faiz gelirinin vergilendirme döneminin kayıt ve beyanlarına intikal ettirildiği yolunda bir iddiada bulunulmamakla birlikte, yıllara sari inşaat işi kapsamında olup vergilendirme döneminde devam eden bu işlerden elde edilen kazancın işin bittiği yıldaki kar veya zararın tespitinde esas alınacağı iddia edilmiştir. Ancak, tarh matrahı tutarındaki brüt faiz gelirinin kaynağının, hangi yıllara sari inşaat işiyle ilgili olduğu, bu işlerin devam edip etmediği ve bitmiş olması durumunda ise faiz gelirinin işin bittiği bu yılın kar veya zararının tespitinde esas alınarak beyan edilip edilmediğini kanıtlayıcı mahiyette herhangi bir belge sunulmamıştır. 

193 sayılı Yasanın kuralına yukarıda yer verilen 42'nci maddesine göre, başkaca bir ticari faaliyet nedeniyle elde edildiği saptanmadıkça, kaynağı yıllara sari inşaat işi olan menkul sermaye iradının, işin bittiği yılın kar veya zararının tespitinde esas alınarak beyanı gerekeceğinden, davacının vergilendirmeyi etkileyici mahiyetteki bu iddiasının doğruluğunun 2577 sayılı Yasanın 20'nci maddesi uyarınca tanınan yetki uyarınca gerekli görülecek kanıtlar davacıdan istenilip değerlendirildikten sonra saptanabileceği açıktır. 

Bu inceleme ve değerlendirmenin sonucuna göre tarh matrahının hukuka uygunluğu hakkında hüküm kurulmak üzere vergi mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir. 

Açıklanan nedenlerle davacı temyiz isteminin kabulüyle İzmir 3. Vergi Mahkemesinin 30.4.2009 gün ve E:2008/2023, K:2009/597 sayılı kararının bozulmasına, davalı idarenin temyiz isteminin bu nedenle reddine, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 31.5.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.