Untitled 2

02.12.2011

7. Daire 2009/7193 E. , 2011/8521 K. VERGİ TARHI BANKA VE SİGORTA MUAMELELERİ VERGİSİ VERGİ ZİYAI CEZASI YETKİ UNSURU

7. Daire         2009/7193 E.  ,  2011/8521 K.
  • VERGİ TARHI
  • BANKA VE SİGORTA MUAMELELERİ VERGİSİ
  • VERGİ ZİYAI CEZASI
  • YETKİ UNSURU
  • VERGİ USUL KANUNU (213) Madde 4
  • GİDER VERGİLERİ KANUNU (6802) Madde 47
  • GİDER VERGİLERİ KANUNU (6802) Madde 44

"İçtihat Metni"

Özeti : Davacı bankanın Türkiye genelinde bulunan 917 şubesi tarafından, yine bu şubelerin bulundukları yerlerde kullandırılan kredilerin geri ödenmesi sırasında tahsil edilen faizlerden kaynaklanan banka ve sigorta muameleleri vergisini doğuran olayın, şubelerin bulundukları yerlerde gerçekleşmiş olması karşısında, söz konusu vergiyi tarh etmeye şubelerin bağlı oldukları yerdeki vergi dairelerinin yetkili olması nedeniyle, bu husus gözetilmeksizin, banka genel merkezinin bağlı olduğu davalı Vergi Dairesince tesis edilen tarh ve ceza kesme işlemlerinde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığından, işlemin sebep unsuru yönünden yapılan incelemeyle ulaşılan sonuca göre, işlemin iptali yolunda verilen mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmediği hakkında.

 

         Temyiz İsteminde Bulunan         : İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

         Karşı Taraf                      : Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi

            Vekili                              : Av. … - Av. …

         İstemin Özeti         : Davacı bankanın 2002 ila 2006 yıllarında kullandırdığı aylık eşit taksitli tüketici kredilerinde tersine çevrilmiş geri ödeme planları (ana para ağırlıklı ödeme planı) nedeniyle cari dönem kayıtlarına hasılat olarak intikal ettirmesi gereken faiz gelirlerini sonraki dönemlere kaydırdığı; bu şekilde verginin geç tahakkuk ettirilmesi suretiyle vergi zıyaına neden olduğundan bahisle, 2005 yılının Ocak ila Ağustos dönemleri için banka ve sigorta muameleleri vergileri salınmasına ve vergi zıyaı cezaları kesilmesine ilişkin işlemleri; davacının tüketici kredilerinde uyguladığı tersine çevrilmiş geri ödeme planları (ana para ağırlıklı ödeme) nedeniyle 2005 yılı kayıtlarına hasılat olarak intikal ettirilmesi gereken faiz gelirlerini sonraki yıllar yasal kayıtlarına kaydırarak banka ve sigorta muameleleri vergisi matrahlarını eksik beyan ettiği, kullandırdığı bütün tüketici kredilerinin (taşıt, konut, ihtiyaç, eğitim kredisi v.b.) geri ödeme planlarını kredinin ilk aylarında anapara ödemesi fazla, buna karşın faiz ödemesi düşük, kredinin ilerleyen aylarında ise anapara ödemeleri giderek düşük, faiz ödemeleri ise giderek yüksek bir ödeme planı ile yasal kayıtlarına intikal ettirdiği, banka ve sigorta muamelelerinin tespitinde kredi faiz kazancını sonraki vergilendirme dönemlerine ötelediği için bu ödeme planı vergi uygulaması açısından kabul edilmemiş ise de, incelemenin kanuni defter, belge ve kayıtlar üzerinden başlatılmadığı, faiz ağırlıklı oluşturulan tabloların tüm bireysel krediler bazında yapılmadığı, ortalama vade, ortalama faiz oranları üzerinden hesaplandığı yıllar itibariyle kullandırılan toplam krediler içinde peşin faiz alınarak yapılan taşıt kredilerinin büyük çoğunluğunun ilan edilen faiz oranından düşük olduğu hususunun dikkate alınmadığı, her kredi türü itibariyle yıl sonu bakiyesinin esas alındığı, oysa hesaplamanın tamamen farklı tarihlerde ve farklı koşullarda kullandırılmış olan her bir kredi için yapılması gerektiği, ayrıca uygulamada ana paranın ayrıştırılmasında farklı yöntemlerin kullanılabilmesi, bu yöntemlerin zaman içinde ve piyasa koşulları çerçevesinde, taraflar arasındaki akit serbestisi içinde belirlenmesi ve değişiklik gösterebilmesi, tüketici kredilerinin ödeme planının faiz ağırlıklı olması gerektiği yönünde mevzuatta bir düzenleme ve kısıtlamanın da bulunmaması karşısında, davacı banka ile müşterileri arasında imzalanan kredi sözleşmeleri ile uygulanan ana para ağırlıklı ödeme planının özel hukuk hükümlerine uygun, bankacılık alanında uygulama imkanı olan bir yöntem olduğu sonucuna ulaşıldığı; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30'uncu maddesinin 4'üncü fıkrasına göre re'sen takdir nedeninin varlığının somut olarak ortaya konulmasının, aynı Kanunun 134'üncü maddesinde vergi incelemesi ile öngörülen amacın gerçekleşmesi için zorunlu olduğu; bu nedenle incelemenin her şube ve her bir kredi türü için ayrı ayrı yapılması gerektiği; eksik incelemeye dayalı vergi inceleme raporuna istinaden tesis edildiğinden yasal isabet görülmediği gerekçesiyle iptal eden İstanbul Dördüncü Vergi Mahkemesinin 3.3.2009 gün ve E:2008/2444; K:2009/532 sayılı kararının; tüketici kredilerinde tersine çevrilmiş geri ödeme planları (ana para ağırlıklı ödeme planı) nedeniyle gelir sahibinin tahsilat dönemini kendi arzusuna göre ayarlamak suretiyle, dönem kaymasına neden olmasının kabul edilemeyeceği; bunun verginin zamanında tahakkuk ettirilmesini engellediği; vergi uygulamasında faiz ağırlıklı ödeme planının esas alınması gerektiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

         Tetkik Hakimi Ergün GÖKDAM'ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı M. Oğuz ULAŞ'ın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Temyiz başvurusu; davacı Bankanın 2002 ila 2006 yıllarında kullandırdığı aylık eşit taksitli tüketici kredilerinde tersine çevrilmiş geri ödeme planları (ana para ağırlıklı ödeme planı) nedeniyle cari dönem kayıtlarına hasılat olarak intikal ettirmesi gereken faiz gelirlerini sonraki dönemlere kaydırdığı; bu şekilde verginin geç tahakkuk ettirilmesi suretiyle vergi zıyaına neden olduğundan bahisle, adına, banka ve sigorta muameleleri vergileri salınmasına ve vergi zıyaı cezaları kesilmesine ilişkin işlemleri iptal eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.

            213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Vergi Uygulamasında Yetki" başlıklı Birinci Bölümünde yer alan 4'üncü maddesinin ilk fıkrasında, vergi dairesi, mükellefi tespit eden, vergiyi tarh, tahakkuk  ettiren ve tahsil eden daire olarak tanımlanmış; ikinci fıkrasının ilk cümlesinde ise, mükelleflerin, vergi uygulaması bakımından hangi vergi dairesine bağlı olduklarının vergi kanunları ile belirleneceği kuralına yer verilmiştir.

            6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun "Teklif Yeri" başlıklı 44'üncü maddesinde, ithal sırasında alınan istihsal vergisi haricindeki gider vergilerinin, vergiye tabi olayların vuku bulduğu yer vergi dairesince tarh olunacağı açıklanmış ve "Beyanname verilme zamanı ve yeri" başlıklı 47'nci maddesinin (a) bendinde, her mükellefin, bir ay içindeki vergiye tabi muamelelerini bir beyanname ile ertesi ayın 15'inci günü akşamına kadar, banka ve sigorta muameleleri vergisinde muamelelerin yapıldığı yer vergi dairesine bildirmek mecburiyetinde oldukları; "Ödeme süresi" başlıklı 48'inci maddesinde de, mükelleflerin beyanname üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergileri beyanname verme süresi içinde ödemeye mecbur oldukları belirtilmiştir.

            Bu düzenlemelerden; bankaların kullandırdıkları tüketici kredilerinin geri ödenmesinde tahsil ettikleri faiz gelirlerine ilişkin banka ve sigorta muameleleri vergisini tarh etmeye, vergiyi doğuran muamelelerin yapıldığı yer vergi dairesinin yetkili olduğu; söz konusu düzenlemelerde; yetki kuralının, muamelelerin yapıldığı yere göre belirlendiği anlaşılmaktadır.

            Olayda ise; davacı Bankanın Türkiye genelinde bulunan 917 şubesi tarafından, yine bu şubelerin bulundukları yerlerde kullandırılan kredilerin geri ödenmesi sırasında tahsil edilen faizlerden kaynaklanan banka ve sigorta muameleleri vergisini doğuran olayın, şubelerin bulundukları yerlerde gerçekleşmiş olması karşısında, söz konusu vergiyi tarh etmeye şubelerin bağlı oldukları yerdeki vergi dairelerinin yetkili olması nedeniyle, bu husus gözetilmeksizin, Banka Genel Merkezinin bağlı olduğu davalı Vergi Dairesince tesis edilen tarh ve ceza kesme işlemlerinde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığından, işlemin sebep unsuru yönünden yapılan incelemeyle ulaşılan sonuca göre verilen mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.

         Açıklanan nedenlerle, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine, 2.12.2011 gününde esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

 

KARŞI OY

            X-Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle uygun görülmüş olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararın onanması gerektiği oyu ile kararın gerekçesine katılmıyorum.

 

KARŞI OY

            XX-Temyiz başvurusu; davacı Bankanın 2002 ila 2006 yıllarında kullandırdığı aylık eşit taksitli tüketici kredilerinde tersine çevrilmiş geri ödeme planları (ana para ağırlıklı ödeme planı) nedeniyle cari dönem kayıtlarına hasılat olarak intikal ettirmesi gereken faiz gelirlerini sonraki dönemlere kaydırdığı; bu şekilde verginin geç tahakkuk ettirilmesi suretiyle vergi zıyaına neden olduğundan bahisle, adına, banka ve sigorta muameleleri vergileri salınmasına ve vergi zıyaı cezaları kesilmesine ilişkin işlemleri iptal eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.

            Her ne kadar; Mahkemece, dava konusu tarh ve ceza kesme işlemleri, vergi inceleme raporunun eksik incelemeye dayalı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiş; Dairemizce de, işlemi tesis eden Vergi Dairesinin yetkili olmadığı gerekçesiyle karar sonucu itibarıyla yerinde bulunmuş ise de; vergi inceleme raporunun tamamen davacı Bankanın kayıtlarından elde edilen verilere dayalı olması; işlemin davacı Banka Genel Müdürlüğünün bağlı bulunduğu davalı Vergi Dairesi Başkanlığınca tesis edilmiş olması karşısında; olayda, eksik inceleme veya yetkisizlikten söz edilemeyeceğinden, dava hakkında, Mahkemece uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekmektedir.

            Bu nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının, işin esasının incelenmesi suretiyle karar verilmek üzere bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.