Untitled 2

27.06.2012

Vergi D.Gen.Kur. 2011/594 E. , 2012/239 K. ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ İSTİSNA AKARYAKIT STANDART YAKIT DEPOSU VEKALET ÜCRETİ HUKUK MÜŞAVİRİ İDARENİN BİR AJANI VE TEMSİLCİSİ

Vergi D.Gen.Kur.         2011/594 E.  ,  2012/239 K.
  • ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ
  • İSTİSNA
  • AKARYAKIT
  • STANDART YAKIT DEPOSU
  • VEKALET ÜCRETİ
  • HUKUK MÜŞAVİRİ
  • İDARENİN BİR AJANI VE TEMSİLCİSİ

"İçtihat Metni"

Özeti : 1- Bakanlar Kurulu Kararıyla ithali gümrük vergilerinden muaf tutulan motorin miktarının, özel tüketim vergisinden müstesna tutulması yönündeki mevzuat hükümleri arasında bütünlük sağlamaya yönelik "standart yakıt deposu"nu tanımlayan 11 ve 17 sayılı Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliğlerindeki düzenlemelerin, Maliye Bakanlığına bu konuda tanınan yetki kapsamında yapılması karşısında, Daire kararının düzenleme yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasında hukuka aykırılık bulunmadığı,

              2- Duruşmaya Maliye Bakanlığını temsilen katılan hukuk müşaviri, vekil sıfatıyla değil, memuriyet statüsü ile idareyi temsilen duruşmada bulunduğundan avukatlık ücreti tayin ve takdir edilmemesi yönünden kararda hukuka aykırılık görülmediği hakkında.

 

            Temyiz Edenler   :  1-… Petrol Anonim Şirketi

            Vekili                   :  Av.…,  Av. …

                                            2- Maliye Bakanlığı

            İstemin Özeti      : 07.09.2006  tarih  ve  26282  sayılı  Resmi  Gazetede yayımlanan 11 sayılı Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliğinin 1`inci maddesinin, "standart yakıt deposu" tanımını içeren kısmı ile 22.11.2008 gün ve 27062 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 17 sayılı Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliğinin 3'üncü paragrafının iptali istemiyle dava açılmıştır.

            Davayı inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi, 21.6.2011 günlü ve E:2009/4862, K:2011/3508 sayılı kararıyla; 11 sayılı Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliğinin 1`inci maddesinde, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 167'nci maddesinin (9) numaralı fıkrasının (c) bendi hükmüne atıfta bulunulmak suretiyle, standart yakıt deposunun, anılan madde kapsamında gümrük vergisi istisnası uygulanan standart yakıt depolarını ifade edeceğinin belirtildiği, 16 sayılı Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliği ile 11 sayılı Tebliğdeki standart yakıt deposu tanımı değiştirildikten sonra 17 sayılı Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliği ile de 16 sayılı Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliği yürürlükten kaldırılarak, standart yakıt deposu, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 167'nci maddesinin (9) numaralı fıkrasının (c) bendi hükmü kapsamında gümrük vergisi istisnası uygulanan standart yakıt depoları olarak tanımlandığı, Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7/A maddesiyle, bu maddede yer verilen istisnaya ilişkin usûl ve esasları belirleme konusunda yetkili kılınan Maliye Bakanlığının, yayımladığı ve bir kısmı bu davaya konu Genel Tebliğler ile Bakanlar Kurulu Kararıyla ithali gümrük vergilerinden muaf tutulan yakıt miktarının, aynı zamanda Özel Tüketim Vergisinden de müstesna tutulacak akaryakıt miktarları olarak belirlenmesi yönündeki düzenlemelerin, yasanın tanıdığı yetki kapsamında kaldığı ve hukuka aykırılık içermediği gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

            Karar taraflarca temyiz edilmiş; davacı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7/A maddesinde vergiden müstesna olacak akaryakıt miktarı hakkında sayısal bir belirleme bulunmadığından, dava konusu düzenlemenin yasaya aykırı düştüğünü, Maliye Bakanlığına tanınan usul ve esasları belirleme yetkisinin, istisna kapsamının daraltılması amacıyla kullanılamayacağını, bu tür bir yetki kullanımının verginin yasallığı ilkesine aykırılık oluşturacağını; Maliye Bakanlığı ise avukat sıfatını haiz hukuk müşaviri için vekalet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle kararın bu konudaki hüküm fıkrasının yargılama usulüne aykırı düştüğünü ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

            Savunmanın Özeti    : Maliye Bakanlığı tarafından istemin reddi gerektiği savunulmuş; davacı tarafından savunma verilmemiştir.

            Danıştay Tetkik Hâkimi Murat GÜNGÖR'ün Düşüncesi : Temyiz  dilekçelerinde ileri  sürülen iddialar kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemlerin reddi gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı M.Oğuz ULAŞ'ın Düşüncesi : Danıştay dava dairelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Danıştay Yedinci Dairesince verilen kararın onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, tebligat işlemlerinin tamamlanması nedeniyle yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmesine ve duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

            11 sayılı Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliğinin 1`inci maddesinin, "standart yakıt deposu" tanımını içeren kısmı ile 22.11.2008 gün ve 27062 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 17 sayılı Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliğinin 3'üncü paragrafının iptali istemiyle açılan davanın reddi yolundaki Daire kararı temyiz edilmiştir.

            Davaya konu yapılan düzenlemeler; yurt dışına yapılan ticari eşya taşımacılığında oluşan taşıma maliyetlerinin azaltılması ve ihracatın teşviki amacıyla Özel Tüketim Vergisi Kanununa 5493 sayılı Yasa ile eklenen 7/A maddesinde tanınan istisnanın usul ve esaslarını belirlemek ve istisnayı, bu maddeye göre işlem yapanlara verginin iade yöntemi ile uygulamak konusunda Maliye Bakanlığını yetkili kılan kurala dayanmaktadır.

            Özel Tüketim Vergisi Kanununa 1'inci maddesiyle (7/A) maddesini ekleyen 5493 sayılı Yasanın; 2'nci maddesiyle de Katma Değer Vergisi Kanununun 14'üncü maddesine aynı doğrultuda istisna öngören üçüncü fıkrayı eklediği ve bu değişikliklere ilişkin gerekçesinde, standart depo teriminin, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 167'nci maddesinin 9'uncu fıkrasının (c) bendi kapsamında gümrük vergisi istisnası uygulanan miktardaki akaryakıtın bulunduğu standart depoları ihtiva ettiği açıklamasına yer verilmiştir.

            Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ile Petrol Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde ve Bakanlar Kurulunca belirlenen sınır kapılarında; 4458 sayılı Gümrük Kanununun ihracat rejimi kapsamında yurt dışına çıkarılacak eşyayı taşıyan kamyon, çekici ve soğutucu ünitesine sahip yarı römorkların depolarına, araçların ve soğutucu ünitelerin standart yakıt deposu miktarlarını aşmamak koşuluyla teslim edilen motorini yalnızca yurt dışına çıkışta vergiden müstesna tutan her iki düzenleme karşısında özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi istisnası uygulanması, taşımanın 4458 sayılı Yasanın ihracat rejimi hükümleri uyarınca yapılmasına bağlıdır.

            Son fıkrasında Bakanlar Kuruluna; 4-12'nci fıkralarında öngörülen gümrük vergilerinden muafiyet ve istisnaya ilişkin kurallarında yer alan eşyayı tanımlamak, cins, nevi ve miktarlarını belirlemek, muafiyet ve istisna uygulanacak tutarları sıfıra kadar indirmek veya iki katına kadar yükseltmek, istisnayı farklı eşya itibarıyla birlikte veya ayrı ayrı uygulatmak konusunda yetki tanıyan Gümrük Kanununun 167'nci maddesinin 9'uncu fıkrasının (c) bendinde, ulaştırmacılıkta kullanılan eşyalardan, ulaşım araçları ile özel konteynerlerde mevcut akaryakıt ve madeni yağlar gümrük vergilerinden muaf tutulmuştur. Maddenin 9'uncu fıkrasının (c) bendinde öngörülen muafiyetin ne şekilde uygulanacağı, maddenin son fıkrasında tanınan yetki uyarınca Bakanlar Kurulunun 2000/53 sayılı Kararına Ek Kararnamenin 102'nci maddesinde gösterilmiştir. Resmi Gazetenin 5.2.2000 tarihli ve 23955 sayılı nüshasında yayımlanan 2000/53 sayılı Kararnamenin 102'nci maddesinin birinci fıkrasında geçen standart depo deyiminin, özel ve ticari araçlarla özel konteynerlere üretici tarafından kalıcı olarak yerleştirilen ve kalıcı düzeni, yakıtın doğrudan sevkedilmesi; nakliye sırasında soğutma ve diğer sistemlerin işletilmesine olanak sağlayan depo anlamına geldiği; akaryakıtın doğrudan yakıt olarak kullanımı için tasarlanmış ve ulaşım araçlarına yerleştirilmiş akaryakıt depoları ile ulaşım araçlarında bulunabilecek diğer sistemlere yerleştirilmiş depoların da standart depo olarak kabul edileceği, aynı maddenin diğer fıkralarında düzenlenmiştir. Aynı Kararnamenin 2006/10487 sayılı Kararname ile değişik 103'üncü maddesinde ise motorlu ticari araçlar ve özel konteynerlerin standart depolarında mevcut olup, gümrük vergilerinden muaf tutulacak yakıt miktarlarının; TIR çekicilerinde 550 litreyi; istiab haddi 15 ton dahil, 15 tona kadar kamyon ve tankerlerde 300 litreyi; daha fazla olanlarda 400 litreyi aşamayacağı kabul edilerek duyurulmuştur.

            Muhtelif tarihlerde imzalanmış ikili anlaşmalarda da standart yakıt deposunun, Gümrük Kanununun 167'nci maddesinin son fıkrasında tanınan yetki uyarınca yürürlüğe konulan Kararnamede yer alan doğrultuda tanımlandığı anlaşılmaktadır.

            4760 sayılı Yasada ayrıca tanımlanmamış olmakla birlikte gerek uluslararası uygulamalarda esas alınan kriterler gözetilerek yapılan ve gerekse ithali gümrük vergilerinden muaf tutulan motorin miktarının, özel tüketim vergisinden de müstesna tutulması yönündeki mevzuat hükümleri arasında bütünlük sağlamak üzere yürürlüğe konulan dava konusu düzenlemelerin, standart yakıt deposu tanımına ilişkin bölümüne karşı açılan davanın reddine ilişkin hükümde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

            5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 1.8.2010 gününde yürürlüğe giren 6009 sayılı Kanunla değiştirilen 18'inci maddesinde, Başkanlık merkez ve taşra birimlerinin veya Başkanlığın görev alanıyla ilgili işlemlerden dolayı Bakanlığın taraf bulunduğu idari yargı mercilerindeki davaları, avukat sıfatını haiz hukuk müşavirleri ve avukatları vasıtasıyla ait olduğu makam ve mercilerde ikame, takip ve müdafaa ettirmenin hukuk müşavirliğinin görevi olduğu, bu görev ve yetkinin ilgisine göre daire amiri, avukat sıfatını haiz hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından kullanılacağı ve Danıştay'daki duruşmalarda temsil yetkisini kullanacakların isimlerinin, ayrıca Danıştay Başsavcılığına bildirileceği ve listede isimleri yer alan hukuk müşavirleri ve avukatların, Baroya kayıt ve vekâletname ibrazı gerekmeksizin temsil yetkilerini kullanacaklarının öngörülmesi nedeniyle Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından gönderilen ve Danıştay Başsavcılığında 30.9.2010 tarihinde kayda giren 28.9.2010 günlü ve 86028 sayılı yazıda, Başkanlıklarının merkez teşkilatında çalışan hukuk müşavirlerinden avukatlık sıfatları da bulunan adları yazılı kişilerin Maliye Bakanlığı husumetiyle açılan idari davaları vekil sıfatıyla takip ve savunma görev ve yetkisini haiz olduklarının belirtildiği ve bu kişiler arasında yer alan, temyiz edilen kararın verilmesinden önce yapılan duruşmaya katılan Hukuk Müşaviri …'ın avukat sıfatını haiz olmasına ve davanın reddedilmesine karşın lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesinin yargılama hukukuna aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bu konudaki hüküm fıkrasının bozulması istenmişse de, duruşmaya katılan hukuk müşavirinin devlet memuru statüsüyle idarenin bir ajanı ve temsilcisi olarak duruşmada bulunması nedeniyle temyiz eden idare lehine avukatlık ücreti tayin ve takdir edilmemesi yönünden de Daire kararında hukuka aykırılık görülmemiştir.

.           Açıklanan nedenlerle tarafların temyiz istemlerinin reddine, 27.06.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

            X- Dava, 7.9.2006 tarih ve 26282 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 11 sayılı Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliğinin 1'inci maddesinde yer alan, ''Standart Yakıt Deposu: 4458 sayılı Gümrük Kanununun 167'nci maddesinin (9) numaralı fıkrasının (c) bendi hükmü kapsamında gümrük vergisi istisnası uygulanan standart depoları" şeklinde ifade edilmiş olan standart yakıt deposunun tanımının yapıldığı bölüm ile 22.11.2008 gün ve 27062 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 17 sayılı Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliğinin 3'üncü paragrafının iptali istemiyle açılmıştır.

            Anayasanın 73'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasında, vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı, 4'üncü fıkrasında, vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilebileceği kurala bağlanmıştır.

            4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu'nun 7/A maddesinde, Kanuna ekli (I) sayılı listede yer alan ve numaraları maddede sayılan malların, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ile 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde; Bakanlar Kurulunca belirlenen sınır kapılarında, 4458 sayılı Gümrük Kanununun ihracat rejimi kapsamında yurt dışına çıkarılacak eşyayı taşıyan kamyon, çekici ve soğutucu ünitesine sahip yarı römorkların depolarına (araçların ve soğutucu ünitelerin standart yakıt deposu miktarlarını aşmamak kaydıyla) yalnızca yurt dışına çıkışlarında tesliminin vergiden müstesna olduğu açıklanmış, maddenin 2'nci fıkrasında da, Maliye Bakanlığının, bu maddede düzenlenen istisnaya ilişkin usûl ve esasları belirlemeye, istisnayı bu maddeye göre işlem yapanlara verginin iadesi yöntemi ile uygulamaya yetkili bulunduğu ifade edilmiştir.

            Dava konusu edilen Genel Tebliğ, 4760 sayılı Kanunun anılan 7/A maddesi uyarınca yayımlanmış olup, Genel Tebliğde standart yakıt deposu doğrudan tanımlanmamış, 4458 sayılı Kanunun 167'nci maddesinin (9) numaralı fıkrasının (c) bendine gönderme yapılmıştır. 4458 sayılı Kanunun gönderme yapılan bölümünde, ulaşım araçları ile özel konteynerlerde mevcut bulunan akaryakıt ve madeni yağların gümrük vergilerinden muaf olduğu belirtildikten sonra 167'nci maddenin son fıkrasında, bu maddenin 4 ila 12'inci fıkralarında yer alan eşyayı tanımlamaya, bunların cins, nevi ve miktarları ile muafiyet  ve istisna uygulanacak tutarları  belirlemeye, maktu hadleri sıfıra kadar indirmeye veya  iki katına kadar çıkartmaya ve sürelerle ilgili alt ve üst sınırları belirlemeye ve bu muafiyet ve istisnayı farklı eşyalar itibariyle birlikte veya ayrı ayrı uygulatmaya Bakanlar Kurulunun yetkili olduğu açıklanmıştır. Bu yetkiye dayanılarak çıkarılan 2000/53 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 102'nci maddesinin 2 numaralı fıkrasının (b) bendinde, standart depo, özel ve ticari ulaşım araçlarında, üretici tarafından aynı türde olan bütün ulaşım araçlarına kalıcı olarak yerleştirilen ve kalıcı düzeni, hem yakıtın doğrudan sevk edilmesine ve hem de nakliye sırasında uygun olduğu yerlerde soğutma ve diğer sistemlerin işletilmesine imkan sağlayan depo olarak tanımlanmış, bu Bakanlar Kurulu Kararının, 2006/10487 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla değişik 103'üncü maddesinde ise, motorlu ticari araçların ve özel konteynerlerin standart depolarında mevcut bulunan ve gümrük vergilerinden muaf olarak ithal edilecek yakıt miktarının;

            a) TIR çekicilerinde 550 litreyi; b) İstiap haddi 15 tona kadar olan (15 ton dahil) kamyon ve tankerlerde 300 litreyi; c)İstiap haddi 15 tonun üzerinde olan kamyon ve tankerlerde ise 400 litreyi aşamayacağı belirtilmiştir.

            Uyuşmazlığın çözümü, 4760 sayılı Kanunun 7/A maddesinde geçen "standart yakıt deposu" ifadesinden ne anlaşılması gerektiği, ayrıca bu ifadenin, diğer anlatımla özel tüketim vergisinden istisna edilecek miktarın tanımlanması suretiyle ifadenin içeriğinin Maliye Bakanlığınca daraltılıp daraltılamayacağı hususlarının belirlenmesine bağlıdır.

            Yukarıda metinleri yer alan Anayasa ve diğer mevzuat hükümlerine göre; 4760 sayılı Kanunun 7/A maddesinde, maddede sayılan araçların yurt dışına çıkışlarında, araçların standart yakıt depolarına teslim edilen akaryakıtların özel tüketim vergisinden müstesna olduğu, maddenin 2'nci fıkrasında Maliye Bakanlığına verilen yetkinin istisnanın usul, esas, yöntem ve uygulamayı belirlemeye ilişkin olduğu, istisnanın kapsamını belirleme veya daraltma konusunda herhangi bir yetki verilmediği, kaldı ki böyle bir yetkinin Anayasanın 73'üncü maddesinde öngörüldüğü şekliyle, kanunla önceden belirtilmiş olan yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak şeklinde olabileceği, bu yetkinin de ancak  Bakanlar Kuruluna tanındığı görülmektedir. Bu kapsamda, Maliye Bakanlığı kendisine tanınan yetkiyi dava konusu Genel Tebliğ de olduğu gibi 4458 sayılı Gümrük Kanununa atıfla kullanmasına bir engel bulunmamaktadır. Ancak bu şekilde kullanılan yetkinin de 4760 sayılı Kanunun 7/A maddesinde öngörülen istisnanın kapsamını daraltıcı nitelik taşımaması gerekir. Aksi durum, Anayasanın 73'üncü maddesinde açıklanan verginin kanuniliği ilkesine aykırılık teşkil edecektir.

            Öte yandan, dava konusu Genel Tebliğin atıf yaptığı 4458 sayılı Gümrük Kanununun 167’nci maddesinin (9) numaralı fıkrasının (c) bendinde de standart yakıt deposu tanımlanmamış olup, bu maddenin son fıkrasının verdiği yetki uyarınca çıkarılan 2000/53 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 102'nci maddesinde standart yakıt deposunun tanımı yapılmıştır. Bu tanımda yukarıda belirtildiği üzere, "... üretici tarafından aynı türde olan bütün ulaşım araçlarına kalıcı olarak yerleştirilen..." açıklaması yapılmak suretiyle, söz konusu araçların üretimi sırasında yerleştirilen standart depolara işaret edilmiştir. Dolayısıyla, Bakanlar Kurulu Kararıyla yapılmış böyle bir tanım bulunmakta iken, aynı Bakanlar Kurulu Kararının 2006/10487 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla değişik 103'üncü maddesinde ithalat sırasında gümrük vergisi yönünden uygulanacak muafiyete ilişkin litre cinsinden sınırlama öngören belirlemenin esas alınması, ihracaat sırasında uygulanacak özel tüketim vergisi istisnasını düzenleyen 4760 sayılı Kanunun 7/A maddesinde öngörülmeyen ve istisnanın Kanuna aykırı olarak sınırlandırılması sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla, Maliye Bakanlığınca, doğrudan veya dava konusu Genel Tebliğlerde olduğu gibi başka bir Kanuna atıf yapılmak suretiyle, 4760 sayılı Kanunda öngörülmeyen bir kısıtlamaya sebep olacak şekilde düzenleme yapması hukuken mümkün bulunmamaktadır.

            Dava konusu edilen Genel Tebliğleri, Türkiye'nin çeşitli tarihlerde imzaladığı ikili anlaşmalar kapsamında değerlendirilmesine gelince; dosyada birer örnekleri de mevcut olan, iki ülke arasında ve ülkeler üzerinden transit olarak yolcu ve eşya taşımacılığının kolaylaştırılması ve geliştirilmesi amacıyla çeşitli ülkelerle imzalanan Türkiyenin taraf olduğu Uluslararası Karayolu Taşımacığına Dair Anlaşmalarda da standart akaryakıt deposu tanımlanmış olup, bu tanımlar anlaşmaların tamamında birbirine paralellik göstermektedir. Örneğin, Türkiye ile Polonya arasında yapılan anlaşmanın 13'üncü maddesinde, araçların standart depolarındaki akaryakıtın her türlü gümrük ödemeleri ve diğer vergilerden istisna olduğu, standart depo sözünden araç fabrikasınca yapılmış deponun anlaşılacağı hüküm altına alınmıştır. Standart yakıt deposu tanımı anlaşmanın tarafları açısından bağlayıcı olmakla birlikte, 4760 sayılı Kanunda standart yakıt deposunun tanımlanmadığı dikkate alındığında, uluslararası uygulamalara ilişkin metinlerde yer alan tanımın da, görülmekte olan uyuşmazlıkta değerlendirmesine bir engel bulunmadığı gibi, bu anlaşmalardaki standart yakıt deposu tanımının 2000/53 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 102'nci maddesinde yer alan tanımla da uyum gösterdiği anlaşılmıştır.

            Diğer taraftan Kanunla mükelleflere tanınmış olan istisnanın, bir hakkın kötüye kullanılması ihtimalinden hareketle, idari düzenlemelerle ortadan kaldırılması mümkün değildir. Kaldı ki, 4760 sayılı Kanunun 7/A maddesinde, "...standart yakıt deposu miktarlarını aşmamak kaydıyla..." ifadesi kullanılarak, Kanun metni içerisinde bir kısıtlama da yer almaktadır. Bu kısıtlama ise, "standart yakıt deposu miktarları" ile sınırlı olup, Kanunda sözü edilen araçlara fabrika üretimi sırasında yerleştirilen standart yakıt depolarına sonradan ilave edilen yakıt depoları istisna dışında bırakılarak, anılan 7/A maddesi kendi içerisinde bir güvenlik müessesesi taşımaktadır.

            Açıklanan nedenlerle, 4760 sayılı Kanunun 7/A maddesinde yer alan istisna hükmü, Kanunda öngörülmediği halde Maliye Bakanlığınca mükellefler aleyhine daraltıldığından, 11 ve 17 sayılı Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliğlerinin dava konusu edilen kısımlarının iptali gerektiğinden, davayı reddeden Danıştay Yedinci Daire kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara karşıyız.

KARŞI OY

            XX- 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 6009 sayılı Kanunun 41'inci maddesi ile değişik  “ Hukuk Müşavirliği “ başlıklı 18'inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde “...Başkanlık merkez ve taşra birimlerinin veya Başkanlığın görev alanıyla ilgili işlemlerden dolayı Bakanlığın taraf bulunduğu idari yargı mercilerindeki davaları avukat sıfatını haiz hukuk müşavirleri ve avukatları vasıtasıyla ait olduğu makam ve mercilerde ikame, takip ve müdafaa ettirmek...” ve aynı kanunla anılan maddeye eklenen ikinci ve üçüncü fıkralarda “...idari yargı mercilerindeki davaları ikame , takip ve müdafaa görev ve yetkisi , ilgisine göre daire amiri, avukat sıfatını haiz hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından kullanılır . Hukuk müşavirlerinin temsil yetkisi , Başkanlık merkez ve taşra birimleri ile Başkanlığın görev alanı ile ilgili işlemlerden dolayı Bakanlığın husumetiyle açılan bütün dava takiplerini.........kapsar...” hükümlerine yer verilmiştir.

            5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun  18'inci maddesine 6009 sayılı Kanunun 41'inci maddesi ile eklenen dördüncü fıkradaki “...Davalarda temsil yetkisi bulunan hukuk müşavirleri ve avukatların bir listesi merkezde Başkanlık, diğer yerlerde vergi dairesi başkanlıklarınca o yerin bölge idare mahkemesi başkanlığına verilir . Bu listelerin birer nüshası, mahkeme başkanlığınca yargı çevresinde bulunan mahkemelere gönderilir. Danıştaydaki duruşmalarda temsil yetkisini kullanacakların isimleri ayrıca Danıştay Başsavcılığına bildirilir. Listede isimleri yer alan hukuk müşavirleri ve avukatlar Baroya kayıt ve vekâletname ibrazı gerekmeksizin temsil yetkilerini kullanırlar...” hükmüne yer verilmiştir.

            Dosyada bulunan belgelerin incelenmesinden, T.C. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığınca, Danıştay Başsavcılığına hitaben yazılan  28.09.2010 tarih  ve 86028 sayılı yazı ile “ ...Başkanlığımız görev alanı ile ilgili işlemlerden dolayı Maliye Bakanlığı husumetiyle açılan idari davaları vekil sıfatıyla takip ve savunma görev ve yetkisini haiz...”, “....yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler uyarınca kendilerine avukatlık sıfatı da verilen...” bazı avukat hukuk müşavirlerinin isimlerinin vekil sıfatıyla temsil sıfatının bulunduğunun bildirildiği görülmüştür.

            Gerek 1136 sayılı Avukatlık Kanunu, gerek 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve gerekse 6009 sayılı kanunun 18'inci maddeleri birlikte irdelendiğinde, avukat sıfatını haiz ve idare tarafından da vekil sıfatıyla görevlendirilen hukuk müşavirlerine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği görüşü ile karara katılmamaktayız.