Untitled 2

08.10.2012

4. Daire 2011/7010 E. , 2012/5077 K. GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ KATMA DEĞER VERGİSİ TAPU SİCİLİNE TESCİL ARSA MÜLKİYET DEVRİ İSTİSNA VERGİYİ DOĞURAN OLAY

4. Daire         2011/7010 E.  ,  2012/5077 K.
  • GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ
  • KATMA DEĞER VERGİSİ
  • TAPU SİCİLİNE TESCİL
  • ARSA
  • MÜLKİYET DEVRİ
  • İSTİSNA
  • VERGİYİ DOĞURAN OLAY

"İçtihat Metni"

Özeti : Gayrimenkullerle ilgili hukuki muamelelerde katma değer vergisi açısından vergiyi doğuran olayın gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için mülkiyetin devrine ilişkin hukuk kurallarının tek başına yeterli  olmadığı, muamelelerin  ekonomik nitelikleri ve sonuçlarının da değerlendirilmesi gerektiği hakkında.

 

 

            Temyiz  Eden  : Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

                                      (Seğmenler Vergi Dairesi Müdürlüğü)

            Karşı Taraf      :  … İnşaat Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi

            Vekili              :  Av. …

            İstemin Özeti : Davacı ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi gereği davacıdan tahsil olunan ve 2010/1 inci döneminde indirim yolu ile giderilemeyen katma değer  vergisinin iadesi talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 1.11.2010 günlü ve 44173 sayılı işlemin iptali ve ödenen tutarın iadesi istemiyle dava açılmıştır.  Ankara 4. Vergi Mahkemesinin  7/6/2011 günlü ve  E:2010/2957; K:2011/1529   sayılı kararıyla; katma değer vergisinin doğabilmesi için verginin konusunu teşkil eden bir işlemin vuku bulması ve akabinde bir teslimin veya teslim sayılan halin gerçekleşmesinin gerektiği, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin bir vaadi ifade ettiği, henüz tapuya tescil olmadığından yasada öngörülen bir teslimden veya teslim sayılan halden söz edilemeyeceği, bu durumda satış vaadi sözleşmesine istinaden davacıdan katma değer vergisi tahsilinde hukuka uyarlık bulunmadığı, ayrıca uyuşmazlığa konu gayrimenkul iki yıldan daha fazla bir süre Büyükşehir Belediyesinin mülkiyetinde bulunduğundan inşaatın bitirilmesinden sonra satış işleminin tapu tescili suretiyle gerçekleşmesi sırasında zaten sözleşmenin de istisna kapsamında mütalaa edileceği gerekçesiyle işlemin iptaline ve dava konusu verginin davacıya ret ve iadesine karar verilmiştir. Davalı  İdare, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin arsa karşılığı inşa ettirdiği konut ve işyerlerinin  münferiden veya topluca satışı iktisadi işletme oluşturduğundan istisna kapsamında değerlendirilemeyeceği, satış vaadi sözleşmesiyle beraber sözleşmeye konu varlıkların tasarruf hakkı da alıcıya devredildiğinden vergiyi doğuran olayın gerçekleştiğini ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

            Tetkik Hâkimi M. Volkan Uluçay'ın Düşüncesi : Vergi mahkemesince, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin bir vaadi ifade ettiği, henüz tapuya tescil olmadığından yasada öngörülen bir teslimden veya teslim sayılan halden söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; 4.2.2010 tarihli ve 197 karar numaralı encümen  kararıyla, satış vaadi sözleşmesinin 7 nci maddesi uyarınca davacının ödemiş olduğu ihale bedelinin %50'sine karşılık gelen taşınmazların davacının talepte bulunduğu gerçek ve tüzel kişiler  adına tapuda  ferağının verilmesine karar verilmesiyle birlikte  taşınmazlar üzerindeki tasarruf hakkı davacıya devredildiğinden, vergiyi doğuran olayın da bu tarihte gerçekleştiğinin kabulü gerekmektedir.

            Ancak, Ankara Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde iki yıldan uzun süre kalmış olan taşınmazların tesliminin 3065 sayılı Kanunun 17/4-r maddesi uyarınca katma değer vergisinden müstesna olması  karşısında dava konusu işlemin iptaline ve ödenen verginin davacıya ret ve iadesine hükmeden mahkeme kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

            Bu nedenle temyiz isteminin reddiyle mahkeme kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

 

 

            Danıştay Savcısı Erhan ÇİFTÇİ'nin Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince, dava dosyası tekemmül ettiği için davalı İdarenin yürütmenin durdurulması isteminin incelenmesine gerek görülmeyerek işin  esası incelenip gereği görüşüldü:

            3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 1 inci maddesinin 3/d bendinde, müzayede mahallerinde yapılan satışlar, "Diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler" başlığı altında vergiye tabi işlemler arasında sayılmış, aynı Kanunun 2 nci maddesinin 1 inci fıkrasında ise teslim, bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlere devredilmesi olarak tanımlanmıştır.

            Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu taşınmaz arsa olarak 14.11.1996 tarihli yevmiye kaydıyla Ankara Büyükşehir Belediyesi adına kayıtlı iken 19.10.2007 tarih ve 18691 yevmiye  kaydıyla üzerinde 105 bağımsız bölümlü kat irtifakı tesis edildiği, 31.12.2009 tarihli  taşınmaz satış ihalesi ile yapılan kat irtifaklı mülkiyet satışı sonucu, davacı  ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında 3.2.2010 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin imzalandığı, sözleşme ile ihale bedelinin %50'si peşin, %50'sinin 10 ay taksitle ödenmesi karşılığında 105 bağımsız bölümün öncelikle ödenen miktara isabet eden kadarının, ödemeler tamamlandığında ise tamamının davacıya tapuda devrinin yapılmasının kararlaştırıldığı, davacının sözleşme kapsamındaki hak ve yükümlülüklerinin tamamını veya bir kısmını üçüncü kişilere devretmesinin Belediyenin iznine tabi kılındığı, ihale bedelinin %50'sinin 1.2.2010 tarihinde ödendiği ve 4.2.2010 tarihli encümen kararıyla bu tutara tekabül eden bağımsız bölümlerin davacının bildirdiği gerçek ve tüzel kişiler adına tapuda ferağının verilmesine izin verildiği anlaşılmıştır.

 

 

            Vergi Mahkemesince, henüz gayrimenkulün tapu siciline tescili yapılmadığı için yasanın öngördüğü bir teslimden söz edilemeyeceği gerekçesiyle vergiyi doğuran olayın gerçekleşmediği kabul edilmiştir. Ancak,  Türk Medeni Kanununda gayrimenkul mülkiyetinin devri kural olarak tapuda tescil şartına bağlanmış ise de Katma Değer Vergisi Kanununa göre vergiyi doğuran olay  malın teslimidir. Vergi hukukunda geçerli olan vergiyi doğuran olayın gerçek mahiyetinin belirlenmesi  ilkesi gereği, gayrimenkullerle ilgili olarak  yapılan  hukuki muamelelerde teslimin, yani vergiyi doğuran olayın gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için mülkiyetin devrine ilişkin hukuk kurallarının uygulanması tek başına yeterli olmayıp, bu muamelelerin ekonomik nitelikleri ve sonuçlarının da değerlendirilmesi gerekmektedir.

            Olayda, davacının 3.2.2010 tarihli başvurusu üzerine 4.2.2010 tarihli ve 197 karar numaralı encümen kararıyla, satış vaadi sözleşmesinin 7 nci maddesi uyarınca davacının ödemiş olduğu ihale bedelinin %50'sine karşılık gelen taşınmazların davacının talepte bulunduğu gerçek ve tüzel kişiler  adına tapuda  ferağının verilmesine karar verilmesiyle birlikte  taşınmazlar üzerindeki tasarruf hakkı davacıya devredilmiş olmaktadır. Buna göre, kanunda öngörülen anlamda teslim anılan encümen kararı ile gerçekleştiğinden, vergiyi doğuran olayın da bu tarihte meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir.

            Öte yandan, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17/4-r maddesinde, kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin katma değer vergisinden müstesna olduğu, ancak istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz ve iştirak hisselerinin teslimlerinin istisna kapsamı dışında olduğu hükme bağlanmıştır.

            Buna göre, anılan yasa hükmünde belirtilen ve istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretiyle uğraşmayan kurumların söz konusu teslimleri, teslim olunan iştirak hissesi veya taşınmazın teslimi yapan kurumun mülkiyetinde veya aktifinde en az iki tam yıl bulunması şartıyla, katma değer vergisinden müstesna tutulmuştur.

            Uyuşmazlıkta, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin arsa karşılığı inşa ettirdiği konut ve işyerlerini ihale yoluyla satmış olması hususu tek başına bu faaliyeti taşınmaz ticareti olarak kabul etmeye yeterli olmadığı gibi, söz konusu teslimlerin ticari bir organizasyon dahilinde bağımsız ve sürekli olarak yürütülen bir faaliyet çerçevesinde gerçekleştirildiği yönünde herhangi bir veri de davalı İdarece ortaya konulmamıştır. Dolayısıyla, Belediyenin uyuşmazlığa konu olan teslimlerinin 3065 sayılı  Kanunun 17/4-r maddesinde belirtilen istisna kapsamındaki kıymetlerin ticareti kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından, söz konusu teslimlerin istisna kapsamında olduğunun kabulü gerekmektedir.

            Bu nedenle, her ne kadar 3065 sayılı  Kanunun 1/3-d maddesine göre müzayede mahallinde yapılan satışlar ticari faaliyet kapsamında olup olmadığına  bakılmaksızın katma değer vergisine tabi ise de, Ankara Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde iki yıldan uzun süre kalmış olan taşınmazların tesliminin, 3065 sayılı Kanunun 17/4-r maddesi uyarınca katma değer vergisinden müstesna olması  karşısında dava konusu işlemin iptaline ve iadesi talep edilen vergi tutarın davacıya ret ve iadesine hükmeden mahkeme kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddine, Ankara 4. Vergi Mahkemesinin 7/6/2011 günlü ve E:2010/2957; K:2011/1529 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına, 08.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.