Untitled 2

13.10.2011

4. Daire 2008/7216 E. , 2011/7431 K. KANUNİ TEMSİLCİ TİCARET SİCİLİNE TESCİL ŞİRKET MÜDÜRÜ

4. Daire         2008/7216 E.  ,  2011/7431 K.
  • KANUNİ TEMSİLCİ
  • TİCARET SİCİLİNE TESCİL
  • ŞİRKET MÜDÜRÜ
  • İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU (2577) İDARİ DAVA TÜRLERİ VE İDARİ YARGI YETKİSİNİN SINIRI:
  • VERGİ USUL KANUNU (213) Madde 344
  • AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN (6183) Madde 36
  • AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN (6183) Madde 9
  • TÜRK TİCARET KANUNU (6762) TÜRK TİCARET KANUNU
  • İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU (2577) Madde 49

"İçtihat Metni"

Özeti : Kamu alacağının güvence altına alınması amacıyla, kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesi şartıyla, sadece asıl borçlu veya sorumludan değil, bunların kanuni temsilcileri ve ortaklarından da teminat istenebileceği hakkında.

 

            Temyiz Eden  : Kadıköy Vergi Dairesi Müdürlüğü

            Karşı  Taraf     : …

            Vekili               : Av. …

            İstemin Özeti : … Taşımacılık Gümrükleme İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin vergi borçlarını güvence altına alınması amacıyla şirket müdürü olan davacıdan teminat istenmesine ilişkin 13.9.2006 günlü ve 40943 sayılı işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır. İstanbul 2. Vergi Mahkemesinin   28.11.2007   günlü  ve   E:2007/352,   K:2007/2286   sayılı kararıyla; davacının ortağı olduğu … Taşımacılık Gümrükleme İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'ndeki hisselerini 8.10.1999 tarihinde noter satış sözleşmesiyle devretmesine karşın 13.9.2006 tarih ve 40943 sayılı davacıdan teminat istenmesine ilişkin işlemin tesis edidiği, hisselerini devrettiği tarihten sonraki dönemlere ilişkin vergi borçları için davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu ihtiyati haciz kararının iptaline karar verilmiştir. Davalı İdare, davacının sorumluluğunun devam ettiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

            Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

            Tetkik Hakimi Yavuz Şen'in Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı A.Kemal Terlemezoğlu'nun Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:

            … Taşımacılık Gümrükleme İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin vergi borçlarını güvence altına alınması amacıyla şirket müdürü olan davacıdan teminat istenmesine ilişkin 13.9.2006 günlü ve 40943 sayılı işlemin iptaline karar veren Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.

            6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 511 inci maddesinde, ortaklar ve müdürlerin ad, soyad ve ikametgahları ile tabiiyetleri; esas sermaye ile ortakların koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarları; şirketin ne suretle temsil edileceği limited şirketlerde tescil ve ilan olunacak hususlar arasında sayılmıştır. Aynı Kanunun, ticaret sicili ve tescilin düzenlendiği ikinci faslında yer alan 33 üncü maddesinde, tescil edilmiş hususlarda vukubulacak her türlü değişikliklerin de tescil olunacağı, 38 inci maddesinde de, ticaret sicili kayıtlarının üçüncü kişiler yönünden ancak gazetede ilan edilmesinden sonra hüküm ifade edeceği kurala bağlanmıştır.

            Türk Ticaret Kanunu uyarınca ticaret siciline tescil ve ticaret sicili gazetesinde ilan edilmeyen hisse devri konusunda vergi dairesi de üçüncü kişi  durumundadır.  Ticaret  sicili  gazetesinde  ilan edilme  zorunluluğunun amacı, şirkette meydana gelen ve daha önce tescil ve ilan edilen hususlardaki değişikliklerden üçüncü kişileri haberdar ederek, menfaatlerinin korunmasını sağlamaktır. Bu kapsamda, vergi alacağının tahsilini sağlamakla görevli olan vergi dairesinin menfaatinin, daha geniş anlamda, kamu yararının korunması ve Anayasal yükümlülük olan vergi ödevinin tam olarak gerçekleştirilmesinin temini bakımından da hisse devrinden vergi dairesinin bilgilendirilmesi, bu yolla kamu alacağının tahsilinde muhatabın kim olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Bu husus ise, Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereği tescil ve ilanla, hisse devrinin doğrudan ilgili kişiler tarafından vergi dairesine yazılı olarak bildirilmesi veya vergi dairelerince herhangi bir yolla hisse devrinden haberdar olunmasıyla gerçekleşebilir.

            Davacı, 8.10.1999 tarihli hisse devir sözleşmesi ile şirketteki hisselerini devretmiş ise de, devre ilişkin işlemler Ticaret Sicili Gazetesinde 31.10.2006 tarihinde ilan edildiği ve bu tarihten önce vergi dairesinin hisse devrinden haberdar olmadığı anlaşıldığından davacının şirket müdürü sıfatının ve bundan dolayı da şirket borçlarından sorumluluğunun ilan tarihine kadar devam edeceği açıktır.

            6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un "Amme Alacaklarının Korunması" başlıklı bölümünde yer alan 9 ila 36 ncı maddelerinde amme alacaklarının korunmasına yönelik düzenlemeler bulunmaktadır. Bölümün I.kısmında "Teminat Hükümleri", II.kısmında "İhtiyati Haciz", III.kısmında "İhtiyati Tahakkuk", IV. kısmında ise "Diğer Korunma Hükümleri" düzenlenmiştir. Kanunun "Teminat İsteme" başlıklı 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında "213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359 uncu maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat istenir.", hükmüne yer verilmiştir.

            Bu hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden; kamu alacağının güvence altına alınması amacıyla söz konusu tedbirlerin kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesi şartıyla sadece asıl borçlu mükellef veya sorumlu hakkında değil, bunların kanuni temsilcileri ve ortakları hakkında da uygulanmasının mümkün olduğu anlaşılmaktadır.

            İdari usulü düzenleyen pekçok yasada bulunan koruma tedbirleri, (ihtiyati tedbir, tutukluluk, yürütmenin durdurulması gibi) ancak korunmayı gerektirecek nitelikte ciddi bir riskin varlığı koşullarının bulunması durumunda uygulanır. Bu husus, hukukun genel ilkelerinin gerektirdiği bir ilkedir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu tedbirlerinin uygulama koşul ve sebeplerini, "adil yargılama hakkı" kapsamında kabul ederek yargısal denetimini yapmaktadır.

            2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı başlıklı 2 nci maddesinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için dava açılabileceği belirtilmiştir. Her idari işlem bir sebebe dayanmaktadır. İdari işlemde "sebep" unsuru işlem tesis edilmeden önce varolan ve idareyi bir işlem yapmaya sevk eden hukuki veya fiili durum olarak tanımlamaktadır. İdari işlemdeki sebep unsuru, aynı zamanda bu işlemin tesisinin gerekçesini oluşturmaktadır. Dolayısıyla, yasada açık olarak sebep belirtilmeyen hallerde, idarenin tesis ettiği işlemin sebebinin genel hukuk kurallarına ve bu işlemle ulaşılmak istenen sonuca uygun olması gerekmektedir.

            İncelenen dosyada, adı geçen şirketin beyan ettiği matrahlar üzerinden tahakkuk eden vergilerin ödenmemesi nedeniyle ilgili dönem olan 2000 yılı için şirket müdürü olarak sorumluluğun devam ettiği anlaşılan davacıdan teminat istenmesine ilişkin işlem tesis edilmiştir. Ancak, gerek teminat istenilmesine ilişkin işlemde gerek davalı İdare savunmalarında amme alacağının hangi sebeple tehlikeye girdiği ve korunması gerektiği hususunda hiçbir bilgi ve belgeye yer verilmemiştir. Bu itibarla davacı adına tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediğinden Mahkeme kararı sonucu itibarıyla hukuka uygun bulunmuştur.

            Açıklanan nedenlerle, davalı İdarenin temyiz isteminin reddine, İstanbul 2. Vergi Mahkemesinin 28.11.2007 günlü ve E:2007/352, K:2007/2286 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğuyla 13.10.2011 gününde karar verildi.

 

KARŞI OY

            Davalı İdarenin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının aynı neden ve gerekçelerle onanması gerekeceği oyu ile karara karşıyım.