Untitled 2

06.10.2011

4. Daire 2011/5499 E. , 2011/6892 K. MÜKELLEF STOPAJ GECİKME FAİZİ

4. Daire         2011/5499 E.  ,  2011/6892 K.
  • MÜKELLEF
  • STOPAJ
  • GECİKME FAİZİ
  • KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİNE İLİŞKİN KANUN (3095) KANUNİ FAİZ VE TEMERRÜT FAİZİNE İLİŞKİN KANUN
  • GELİR VERGİSİ KANUNU (193) Madde 103
  • 1982 ANAYASASI (2709) Madde 90
  • AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ (İNSAN HAKLARINI VE ANA HÜRRİYETLERİNİ KORUMA SÖZLEŞMESİ) (0) AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ (İNSAN HAKLARINI VE ANA HÜRRİYETLERİNİ KORUMA SÖZLEŞMESİ)
  • 1982 ANAYASASI (2709) Madde 7
  • 1982 ANAYASASI (2709) Madde 125
  • 1982 ANAYASASI (2709) Madde 2
  • İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU (2577) Madde 49
  • VERGİ USUL KANUNU (213) Madde 112

"İçtihat Metni"

Özeti : Dayanağını oluşturan kanun hükmünün Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilmiş olması nedeniyle, hukuka aykırı bulunarak kaldırılan verginin mükellefe iade edilmesinde 1 no'lu Ek Protolün 1’inci maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı uyarınca faiz ödenmesi gerektiği hakkında.

 

            Temyiz Eden Taraflar           : 1.   …  Anonim Şirketi

            Vekili               : Av. …

                                      2. Boğaziçi Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğü

            İstemin Özeti : İhtirazi kayıtla verilen 2009/12 nci dönemi muhtasar beyannamesi üzerinden tahakkuk ettirilen gelir(stopaj) vergisinin, ücretler üzerinden kesilen gelir vergisinin %27 oranını aşan kısmının kaldırılması ve fazla ödenen kısmın gecikme faiziyle birlikte iadesi istemiyle dava açılmıştır. İstanbul 4. Vergi Mahkemesinin 28.3.2011 günlü ve E:2010/507, K:2011/1006 sayılı kararıyla; Anayasa Mahkemesinin 8.1.2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 15.10.2009 günlü E:2006/95, K:2009/144 sayılı kararıyla, Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinde yer alan "fazlası %35 oranında" ibaresinin ücret gelirleri yönünden iptaline karar verildiği, Anayasaya aykırı olduğuna karar verilerek iptal edilen ve bunun sonucunda hukuk alemindeki varlığı ortadan kalkan kanun hükmüne göre karar verilmesinin "Anayasanın üstünlüğü" ve "hukuk devleti" ilkelerine aykırı olduğu, faiz istemine gelince, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 112 nci maddesinin 4 üncü bendinde yer alan şartların  olayda  gerçekleşmediği gerekçesiyle  tahakkukun  iptaline,  fazla  kesilen kısmın iadesine, faiz isteminin   ise,  reddine   karar   verilmiştir.   Davalı   İdare,   Anayasa Mahkemesinin iptal kararının altı ay sonra yürürlüğe gireceğinin hükme bağlaması nedeniyle, yürürlükteki mevzuat hükümleri uyarınca karar verilmesi gerektiğini, ileri sürerek kararın kabule ilişkin kısmının bozulmasını; davacı ise, hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın redde ilişkin kısmın bozulmasını istemektedirler.

            Savunmanın Özeti : Taraflar temyiz istemlerinin reddi gerektiğini savunmuşlardır.

 

 

            Tetkik Hakimi Ayşegül Bora Örnek'in Düşüncesi : Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz istemlerinin reddi gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı Nagihan Altekin'in Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Taraflar temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemlerin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince, dava dosyası tekemmül ettiği için davalı İdarenin yürütmenin durdurulması isteminin incelenmesine gerek görülmeyerek işin esası incelenip gereği görüşüldü:

            İhtirazi kayıtla verilen 2009/12 nci dönemi muhtasar beyannamesi üzerinden tahakkuk ettirilen gelir (stopaj) vergisinin, ücretler üzerinden kesilen gelir vergisinin %27 oranını aşan kısmının kaldırılması ve fazla ödenen kısmın gecikme faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davayı kısmen kabul eden, kısmen de reddeden Vergi Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmiştir.

            Davalı İdarenin temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar temyize konu Mahkeme kararının lehine bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

            Davacı şirketin, Mahkeme kararının, faiz isteminin reddine ilişkin hüküm fıkrasına yönelik temyiz istemine gelince;

            Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından, ihtirazi kayıtla verilen 2009/12 nci dönemi muhtasar beyannamesi üzerinden tahakkuk ettirilen gelir(stopaj) vergisinin, ücretler üzerinden kesilen gelir vergisinin %27 oranını aşan kısmının kaldırılması ve fazla ödenen kısmın gecikme faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davada; Mahkemece, Anayasa Mahkemesinin 15.10.2009 günlü E:2006/95, K:2009/144 sayılı kararıyla, Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinde yer alan "fazlası %35 oranında" ibaresinin ücret gelirleri yönünden iptaline karar verildiğinden bahisle, Anayasaya aykırı olduğuna karar verilerek iptal edilen kanun hükmüne göre vergi tahakkuk ettirilmesinin "Anayasanın üstünlüğü" ve "hukuk devleti" ilkelerine aykırı olduğu, faiz istemi yönünden ise, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112 nci maddesinin 4 üncü bendinde yer alan şartların olayda gerçekleşmediği gerekçesiyle tahakkukun iptaline, fazla kesilen kısmın iadesine, faiz isteminin ise reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

            2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu;“Yargı Yolu” başlıklı 125 nci maddesinin 1 inci fıkrasında, İdarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yoluna başvurulabileceği, 7 nci fıkrasında ise, İdarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu hükme bağlanmıştır.

            Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir hukuk devleti olduğu yukarıda belirtilen anayasal kurallarla düzenlenmiştir. Hukuk devleti; insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine açık olan, hukuka aykırı durum ve tutumlardan sakınan, hukuku devletin tüm organlarına hakim kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan devlettir.

            Anayasanın “Milletlerarası Andlaşmaları Uygun Bulma” başlıklı 90 ıncı maddesinin son fıkrasında ise, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde olduğu kuralına yer verilmiş olup, bu kapsamda bulunan Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme'ye ekli 1 No’lu Ek Protokol'ün 1 inci maddesinde; her gerçek veya tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkının bulunduğu, herhangi bir kimsenin, ancak kamu yararı sebebiyle ve kanunda öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabileceği hususu düzenlenmiştir.

            Anılan  sözleşme  hükmü  gereğince,  bir  kişinin mülkiyet hakkından mahrum bırakılabilmesi, bu durumun, uluslararası hukukun genel ilkelerine aykırı bulunmaması, kamu yararına ve kanunun açık hükmüne uygun olması şartlarının birarada gerçekleşmesine bağlıdır. Dolayısıyla, Anayasal ve kanuni dayanağıbulunmayan bir şekilde kişilerin mülkiyet hakkından mahrum bırakılması mümkün olmayıp, aksi durum, yukarıda sözü edilen ve Anayasa ile kanun hükmünde olduğu belirtilen sözleşmeye de aykırılık teşkil edecektir.

            Ekonomilerde değişim vasıtası olan para, çeşitli ticari, sınai, zirai vs. faaliyetlerde kullanılmakla, sahibine, kazanç, kira, nema vs. adları altında kimi yararlar sağlayan ekonomik bir değerdir. Faiz ise, Anayasa Mahkemesinin 14.5.2011 tarihli ve 27934 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 10.2.2011 günlü E:2008/58, K:2011/37 sayılı kararında da belirtildiği gibi, ekonomik açıdan paranın fiyatıdır. Herhangi bir kişinin kendisine ait olmayan parayı belirli süre kullanması, asıl para sahibinin bu ekonomik değerden mahrum bırakılması sonucunu doğuracağı gibi, enflasyona maruz kalan ekonomilerde, paranın değerini, yani alım gücünü enflasyon oranında yitirmesine de neden olacağından, parası uhdesi dışında kalan ve mülkiyet hakkı ihlal edilen bu kişiye haksız kullanım karşığında faiz ödenmesi gerekmektedir.

 

            Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 9.3.2006 günlü ve 100162/02 sayılı Eko-Elda Avee/Yunanistan kararında da, haksız olarak tahsil edilen verginin beş yıl beş ay sonra iade edilmesinin; belirli bir meblağdan yararlanma hakkı uzunca süre engellenen kişinin, ekonomik durumunda önemli ve kesin zarara neden olduğu, bu durumun, sürdürülmesi gereken genel yarar ile kişi yararı arasındaki dengeyi bozduğu, dolayısıyla, 1 No’lu Protokolün 1 inci maddesi ihlal edilerek kendisine aşırı yük yüklenen bu kişinin mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden bahisle faiz ödenmesi gerektiğine karar verilmiştir.

            Davacı tarafından ihtirazi kayıtla verilen gelir (stopaj) vergisi beyannamesi üzerine 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 103 üncü maddesi uyarınca vergi tahakkuk ettirilmiş olmasına karşın; anılan Kanun hükmünde yer alan ve tahakkuka dayanak olan “fazlası %35 oranında” ibaresi, Anayasa Mahkemesinin 8.1.2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 15.10.2009 günlü E:2006/95, K:2009/144 sayılı kararıyla, ücret gelirleri yönünden iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin bu kararı nedeniyle hukuka aykırı bulunarak tahakkukun iptal edilmesi karşısında, 1 no’lu Ek Protolün 1 inci maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yukarıda bahsi geçen kararı uyarınca mülkiyet hakkı ihlal edildiğinden, haksız tahakkuk ettirilen verginin davacıya faizi ile birlikte iade edilmesi gerekmekte olup, aksi yönde verilen Mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

            Öte yandan, Mahkemece faiz yönünden yeniden verilecek kararda; 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri dikkate alınarak karar verilmesi gerekeceği tabidir.

            Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüne, İstanbul 4. Vergi Mahkemesinin 28.3.2011 günlü ve E:2010/507, K:2011/1006 sayılı kararının faiz isteminin reddine ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına; davalı İdarenin temyiz isteminin ise reddine, kararın kabule ilişkin kısmının onanmasına 06.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.