Untitled 2

04.11.2010

4. Daire 2008/4231 E., 2010/5443 K.2003/3 ila 12 nci dönemlerine ilişkin olarak re'sen salınan katma değer vergisi ve kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle

4. Daire 2008/4231 E., 2010/5443 K.

"İçtihat Metni"

Temyiz Eden Taraflar

: 1-…

…. 

2- Hitit Vergi Dairesi Müdürlüğü 

İstemin Özeti

: Davacı adına 2003/3 ila 12 nci dönemlerine ilişkin olarak re'sen salınan katma değer vergisi ve kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmıştır. Ankara 1.Vergi Mahkemesi 26.3.2008 günlü ve E:2006/2148, K:2008/439 sayılı kararıyla; davacının defter ve belgelerini ibraz etmemesi nedeniyle katma değer vergisi indirimlerinin reddi gerektiği ve işletme hesabı özetinde gösterilen satılan mal bedeli ile …

… Telekomünikasyon Anonim Şirketi tarafından gönderilen bilgilerin karşılaştırılması sonucunda elde edilmesi gereken hasılatın düşük beyan edildiği yolunda düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca dava konusu tarhiyatın yapıldığı, davacının ibraz ettiği işletme defteri bilgisayar çıktısı ile gelir ve gider belgeleri esas alınarak yaptırılan bilirkişi incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporuyla davacının beyan dışı bıraktığı hasılat tutarının dönemler itibariyle tespit edildiği, Mahkemelerince de benimsenen bilirkişi raporu uyarınca, davacı adına 2003/7 ila 12 nci dönemlerine ilişkin olarak tarh olunan verginin azaltıldığı, fazlaya ilişkin kısmının ise kaldırılması gerektiği, davacının işletme hesabı özetindeki bilgiler ile onaylı olmayan işletme defterindeki bilgilerin birbirini doğrulaması ve gelir ve gider belgelerinin de ibraz karşısında vergi aslının 3 katı tutarında kesilen vergi ziyaı cezasının 1 kat olarak uygulaması gerektiği gerekçesiyle dava konusu tarhiyatın 2003/7 ila 12 nci dönemlerine ilişkin kısmının azaltılmasına, bu dönemlere ait verginin 1 katı tutarında vergi ziyaı cezası yönünden davanın reddine, tarhiyatın fazlaya ilişkin kısmının kaldırılmasına karar vermiştir. Taraflar, kararın aleyhe olan kısımlarının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek bozulmasını istemektedir. 

Savunmanın Özeti : Davalı İdarece temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş, davacı tarafından savunma verilmemiştir. 

Tetkik Hakimi M.Volkan Uluçay'ın Düşüncesi : Taraflar temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından taraflar temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir. 

Danıştay Savcısı A.Kemal Terlemezoğlu'nun Düşüncesi : Vergi Mahkemesince verilen kararın temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. 

Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, taraflar temyiz istemlerinin reddi ile Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. 

TÜRK MİLLETİ ADINA 

Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü: 

Davacı adına 2003/3 ila 12 nci dönemlerine ilişkin olarak re'sen salınan katma değer vergisi ve kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle açılan davada, tarhiyatın 2003/7 ila 12 nci dönemlerine ilişkin kısmının azaltılmasına, bu dönemlere ait verginin 1 katı tutarında vergi ziyaı cezası yönünden davanın reddine tarhiyatın fazlaya ilişkin kısmının kaldırılmasına hükmeden vergi mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmiştir. 

Dosyanın incelenmesinden, davacı hakkında düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmemesi nedeniyle katma değer vergisi indirimleri reddedilerek ve bir kısım hasılatını kayıt ve beyan dışı bıraktığı iddiasıyla, beyan dışı bırakılan tutarın hangi döneme ilişkin olduğu tespit edilemediğinden, mükellef lehine hareketle 2003/12 nci döneminde elde edildiği kabul edilerek bulunan matrah farkı üzerinden dava konusu tarhiyatın yapıldığı anlaşılmıştır. 

Tarhiyatın bir kısım hasılatını beyan dışı bıraktığı ileri sürülerek bulunan matrah farkından kaynaklanan kısmı bakımından Mahkemece, düzenlenen bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş ise de, bilirkişi raporunda, davacının işletme defteri bilgisayar çıktısı ile gelir ve gider belgelerinin incelenmesi sonucunda beyan dışı bıraktığı hasılat tutarı dönemler itibarıyla belirlenerek beyan tablosu yeniden oluşturulmuştur. Oysa tarhiyatın dayanağı inceleme raporunda davacının beyan dışı bıraktığı hasılatın tamamını 2003 yılının 12 nci ayında elde ettiği kabul edildiğinden, önceki dönemler için yapılan tarhiyat yalnız katma değer vergisi indirimlerinin reddinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda, 2003/3 ila 11 inci dönemlerinde kayıt dışı hasılat nedeniyle tarhiyat yapılmadığından inceleme raporunda da belirtildiği gibi, kayıt dışı bırakıldığı ileri sürülen hasılatın tamamının 2003/12 nci döneminde elde edildiğinin kabulü gerekmektedir. 

Tarhiyatın davacının katma değer vergisi indirimlerinin reddinden kaynaklanan kısmına gelince; 

Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 29 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendinde, mükelleflerin yaptıkları vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, kanunda aksine hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri, aynı Kanunun 34'üncü maddesinin 1'inci bendinde de, yurt içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait katma değer vergisinin, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinde ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar yasal defterlere kaydedilmek koşuluyla indirilebileceği kurala bağlanmıştır. Bu düzenlemeler nedeniyle emtia veya hizmet alışını temsil eden fatura veya yerine geçen belgenin yasal defterlere usulüne uygun olarak kaydedilmesi ve bu belgelerde katma değer vergisinin ayrıca gösterilmesi, katma değer vergisi indirimi yapılabilmesinin ön koşullarıdır. Bu ön koşulların varlığının, sözü edilen defter ve belgelerin ibrazı ve incelenmesiyle saptanabileceği açıktır. Katma Değer Vergisi Kanununun 34'üncü maddesinde bu vergiyi indirim konusu yapacak olanlara yüklenen belgelendirme zorunluluğu dışında, indirim konusu yapılacak verginin gerçekten yüklenilmiş olması da gerekmektedir. Zira 29'uncu madde mükelleflere yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak, bu teslimler nedeniyle düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde gösterilen katma değer vergisinin indirime konu yapılmasına olanak tanımıştır. Bu yüzden, gerçekte yapılmış bir teslime dayanmaksızın düzenlenen faturalarda gösterilen verginin indirilmesi olanaklı değildir. 

İdari Yargılama Usulü Kanununun 20'nci maddesinde, idare ve vergi mahkemeleri ile Danıştay'ın bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri, tarafların herhangi bir isteminin varlığı aranmaksızın kendiliklerinden yapması, gerek gördükleri belgelerin gönderilmesini ve bilgilerin verilmesini sadece taraflardan değil, ilgili gördükleri diğer yerlerden isteyebilecekleri öngörülmek suretiyle idari yargı yerlerine, re'sen araştırma yetki ve görevi verilmiştir. Verilen bu görev ve yetki, hukuka uygunluk denetiminin gerektirdiği her çeşit incelemeyi kapsamaktadır. 

Belgelendirme koşulunun varlığı gibi indirim konusu yapılan verginin gerçekten yapılmış bir teslime dayandığının saptanması da öncelikle yükümlülerin yasal defter ve belgelerinin, Vergi Usul Kanununun 227'nci maddesi, 171'inci ve 256'ncı maddelerindeki düzenlemelere göre incelenmesini gerektirmektedir. 

Vergi Usul Kanununun 227'nci maddesinin birinci fıkrası, aynı yasaya göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan ilişki ve işlemlere ait kayıtların belgelenmesinin zorunlu olduğunu; 171'inci maddesi ise vergi uygulaması bakımından yasal defterlerin, mükelleflerin vergi ile ilgili servet, sermaye ve hesap durumlarıyla, vergi ile ilgili faaliyet ve hesap neticelerini saptamak, vergi ile ilgili işlemleri belirlemek, mükelleflerin vergi karşısındaki durumunu hesap üzerinden denetlemek ve incelemek, bu hesap ve kayıtlar yardımıyla üçüncü şahısların vergi karşısındaki durumunu denetlemek ve incelemek amacını sağlayacak şekilde tutulmasını öngörmüştür. 

Yukarıdaki düzenlemelerin sonucu olarak 257'nci maddede, saklanması zorunlu her türlü defter, belge ve karneleri muhafaza süresi içinde yetkili makam ve memurların istemi üzerine ibraz ve incelemeye sunmaya mecbur tutulan vergi yükümlülerince bu zorunluluğun, haklı bir neden olmaksızın yerine getirilmemesi, vergi idaresinin denetiminden kaçınmak ve gizlenmek istenen durumların karşıt inceleme yoluyla ortaya çıkarılmasını da önlemek anlamını taşıyacaktır. Bu yüzden Vergi Usul Kanununun 3'üncü maddesinin (B) bendinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek mahiyetinin yemin dışındaki her türlü delille ispatlanabileceğine değinildikten sonra iktisadi, ticari ve teknik gereklere uymayan ve olayın özelliğine göre olağandışı veya alışılmış bir durumun, iddia eden tarafından kanıtlanması gerektiği kurala bağlanmıştır. 

Vergi idaresine verilen katma değer vergisi beyannamelerinde yüklenilmiş vergi olarak indirim konusu yapılan katma değer vergilerinin, alış belgelerinde ayrıca gösterildiğini ve bu belgelerin yasal defterlere usulüne uygun şekilde kaydedildiğini, 3065 sayılı Yasanın 34'üncü maddesinden ve söz konusu vergilerin gerçekten yapılmış bir teslime dayandığını ise 29'uncu maddesinden dolayı kanıtlamak zorunda olan taraf vergi yükümlüleridir. Bu konuda inceleme yapılmak üzere istenen defter ve belgelerini ibraz etmeyen davacı, yaptığı indirimin ön koşulunun varlığını belgelendirememiş, aynı nedenle verginin gerçekten yüklenildiğini vergi idaresine kanıtlayamamıştır. Defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesi nedeniyle bu belgelerin, ne biçimsel yönden ve ne de kapsadığı emtia alışının gerçekliği yönünden incelenmesine olanak tanınmamıştır. Bu nedenle vergi idaresi, indirim konusu vergilerin alış belgelerinde ayrıca gösterildiğini ve defterlere usulüne uygun olarak kaydedildiğini defter ve belgeleriyle kanıtlayamayan davacı adına, 3065 sayılı Yasanın 34'üncü maddesindeki ön koşulların varlığının kanıtlanmamasından dolayı indirimleri matrah kabul ederek dava konusu vergilendirmeyi yapmıştır. 

Yasa, 34'üncü maddesindeki koşulların varlığını kanıtlayamayan yükümlülere indirim yapma olanağı tanımamakla birlikte, katma değer vergisinin yansıma özelliği bu vergiye ait yükün, nihai tüketiciye intikal etmesini öngörmektedir. Gerçekten yüklenildiği için indirim konusu yapılan bir katma değer vergisi indiriminin salt ön koşulun varlığı kanıtlanamadığı için önlenmesi, katma değer vergisinin yansıma ve nihai tüketici üzerinde kalma özelliğini bozacağından davanın yukarıda değinilen kurallar doğrultusunda incelenmesi ve karara bağlanması gerekmektedir. 

Katma Değer Vergisi Kanununun 34'üncü maddesinde öngörülen ön koşulun varlığı, yargı yerine ibraz edilen defter kayıtları ve alış belgelerinden saptanabileceği halde beyannamede indirim konusu yapılan söz konusu verginin gösterildiği belgelerin gerçekten yapılmış bir teslime dayanıp dayanmadığının, dolayısıyla yüklenilmiş bir vergi olup olmadığının, Vergi Usul Kanununun yukarıda değinilen kuralları uyarınca aynı Yasada vergi idaresine tanınmış denetim yetkisi ve teknikleri ile ortaya çıkarılabilecek nitelik taşıdığı açıktır. 

Kendisinden bu amaçla istenen defter ve belgelerini ibrazdan ve vergi idaresinin denetiminden kaçınan davacının, yargı yerine ibraz edilen defter ve belgeleri üzerinde vergi idaresine tanınmış yetki ve teknikler kullanılamayacağından, indirim konusu yapılan vergilerin gösterildiği faturaların gerçekten yapılmış bir teslime dayandığının ve yüklenilmiş vergi olduğunun yargılama usulünde öngörülen herhangi bir başka incelemeyle ortaya çıkarılması olanaklı değildir. Esasen, konusu, vergi idaresi tarafından kendisine ibrazdan kaçınılması nedeniyle yasanın öngördüğü belgelendirme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı adına yapılan vergilendirmenin hukuka uygunluğu ile ilgili olduğu halde davanın, diğer taraf olan idarenin henüz bilgisine ulaşmamış defter ve belgeler hakkında hiçbir görüş belirtmesine olanak tanınmadan sonuçlandırılması da İdari Yargılama Usulü Kanununa uygun düşmeyecektir. 

Yazılı yargılama yöntemini benimseyen İdari Yargılama Usulü Kanunu, davaların açılması, delillerin toplanması ve ilgililerce sonradan ibraz edilen belgelerin incelenmesini öngören 3,16,20 ve 21'inci maddelerinde, tarafların eşit koşullar altında istem ve savunma yapmaları esasını öngörmüştür. Bu cümleden olarak, 3'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasında dava konusu işlem ve belgelerin asılları ve örneklerinin dilekçeye karşı taraf sayısından bir fazla sayıda eklenmesi; 16'ncı maddesinin 1'inci fıkrasında dava dilekçesi ve eklerinin birer örneğinin davalıya tebliği; 21'inci maddesinde ise dilekçe ve savunmalarla birlikte verilmeyen belgelerin, bunların zamanında verilmesine imkan bulunmadığına kanaat getirilmesi halinde kabulü ile karşı tarafa tebliği kurala bağlanmıştır. Bu düzenlemeler nedeniyle yargılama aşamasında dosyaya taraflarca sunulan ve sunulması kabul edilen belgeler hakkında diğer tarafın görüşünün alınması ve hüküm verilirken değerlendirilmesi gerekmektedir. 

İncelenen bu davanın çözümü, davacı tarafından daha önce vergi idaresine ibrazdan kaçınılmış defter ve belgelerin gerçekten yapılmış bir teslime dayandığı ya da aksi yönde bir belge olduğu konusundaki saptamaya bağlı olduğu gibi böyle bir saptama ancak vergi idaresi tarafından yapılabileceğinden, vergi mahkemesine sunulan defter ve belgeler hakkında vergi idaresinin bilgi ve tespitlerine başvurulması gereklidir. Yaptığı vergilendirmeye karşı açılan davanın tarafı olan vergi idaresinin, ancak yargılama sırasında ulaşabildiği defter ve belgeler hakkında gerek biçimsel yönden, gerek belgelerin temsil ettiği hukuki muamelelerin gerçekliği konusundaki saptamaları, kendisine Vergi Usul Kanununun tanıdığı yetki ve tekniklere göre yapacağında kuşku yoktur. Vergi mahkemesi tarafından, yukarıdaki saptamalardan sonra durum gerektirdiği takdirde kanıtların, bilirkişi marifetiyle değerlendirilmesi olanaklıdır. Belirtilen hukuksal nedenlerle, davacının vergilendirme dönemine ilişkin yasal defterleri ve belgelerinin dosyaya sunulması üzerine bu kayıt ve belgeler hakkında davanın diğer tarafı olan vergi idaresinin görüşü ve saptamaları alınmaksızın Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapordaki tespitler esas alınarak karar verilmesinde yasaya uyarlık görülmemiştir. 

Bu nedenle, Mahkemece davacının dosyaya ibraz ettiği belgeler hakkında vergi dairesinin görüşü ve saptamaları alındıktan sonra katma değer vergisi indirimlerinin reddi hususunda bu saptamaların da dikkate alınması ve kayıt dışı bırakıldığı ileri sürülen hasılatın 2003/12 nci dönemlerinde elde edildiği kabul edilerek, gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmak veya ek bilirkişi raporu istenmek suretiyle oluşturulacak beyan tablosuna göre uyuşmazlık hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir. 

Açıklanan nedenlerle, tarafların temyiz istemlerinin kabulüne, Ankara 1.Vergi Mahkemesinin 26.3.2008 günlü ve E:2006/2148, K:2008/439 kararının bozulmasına 4.11.2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi. 

KARŞI OY 

X- Davacı hakkında düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca, defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmemesi nedeniyle katma değer vergisi indirimleri reddedilerek ve bir kısım hasılatını kayıt ve beyan dışı bıraktığı iddiasıyla 2003/3 ila 12 nci dönemlerine ilişkin olarak re'sen salınan katma değer vergisi ve kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle açılan davada, tarhiyatın 2003/7 ila 12 nci dönemlerine ilişkin kısmının azaltılmasına, bu dönemlere ait verginin 1 katı tutarında vergi ziyaı cezası yönünden davanın reddine tarhiyatın fazlaya ilişkin kısmının kaldırılmasına hükmeden vergi mahkemesi kararı temyiz edilmiştir. 

Davacının temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir. 

Davalı İdarenin temyiz istemine gelince; 

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 13'üncü maddesinin 2'nci bendinde; vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı, ve su basması gibi afetler mücbir sebep olarak kabul edilmiş; Kanunun 30'uncu maddesinin ikinci fıkrasının 3'üncü bendinde de; bu kanuna göre tutulması mecburi olan defter ve belgelerin hepsinin veya bir kısmının vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesi hali re'sen takdir nedeni sayılmıştır.Öte yandan; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 29'uncu maddesinin 3'üncü fıkrasında; mükelleflerin, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde gösterilen katma değer vergisi indirim hakkını, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanabileceği hükme bağlanmıştır. 

Buna göre; vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, yüklenilen katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için, bu verginin fatura veya benzeri belgeler üzerinde ayrıca gösterilmesi ve söz konusu belgelerin kanuni defterlere kaydedilmesi yasal bir zorunluluktur. Bu şartlardan herhangi birinin, 213 sayılı Kanunda belirtilen mücbir sebepler mevcut olmamasına rağmen yerine getirilmemesi halinde, mükelleflerin yüklendikleri katma değer vergisini indirim konusu yapabilmelerine olanak bulunmamaktadır. 

Tarhiyatın, davacının defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmemesi nedeniyle katma değer vergisi indirimlerinin reddinden kaynaklanan kısmı yönünden Vergi Mahkemesince, davacının ibraz ettiği sözkonusu yıla ait işletme defteri bilgisayar çıktısı ile gelir ve gider belgelerinin bilirkişi tarafından incelenmesine karar verildiği, bilirkişi raporuna göre ibraz edilen bilgisayar çıktısı, faturalar ve yapılan tespitler ile ödenecek olarak beyan edilmiş tutarlar dönemler itibariyle karşılaştırıldığında eksik ödenmiş katma değer vergisinin saptandığı, söz konusu raporun Mahkemelerince uygun görüldüğü, bu nedenle tarhedilen vergi tutarlarının azaltılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Ancak, uyuşmazlıkta; davacıya defter ve belge isteme yazısı tebliğ edilmesine karşın ihtilaflı döneme ilişkin defter ve belgeleri muhasebecide bulunduğundan temin edilemediği belirtilerek incelemeye ibraz edilmediği anlaşıldığından, mücbir sebebin varlığının kabulüne olanak bulunmamaktadır. Dolayısıyla, defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmeyen davacının, sonradan mahkemeye ibraz ettiği belgelerde yer alan katma değer vergisi indirim konusu yapılamayacağından; aksi yönde verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir. 

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddine, Mahkeme kararının redde ilişkin kısmının onanmasına, davalı İdarenin temyiz isteminin kabulü ile, tarhiyatın katma değer vergisi indirimlerinin reddinden kaynaklanan kısmı yönünden yukarıda belirtilen gerekçeyle bozulmasına karar verilmesi gerektiği görüşüyle karara karşıyım. 

KARŞI OY 

XX- Davacı adına 2003/3 ila 12 nci dönemlerine ilişkin olarak re'sen salınan katma değer vergisi ve kesilen vergi ziyaı cezasının kaldırılması istemiyle açılan davada, tarhiyatın 2003/7 ila 12 nci dönemlerine ilişkin kısmının azaltılmasına, bu dönemlere ait verginin 1 katı tutarında vergi ziyaı cezası yönünden davanın reddine tarhiyatın fazlaya ilişkin kısmının kaldırılmasına hükmeden vergi mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmiştir. 

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 3 üncü maddesinden vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu; aynı Kanun'un 134 üncü maddesinde de vergi incelemesinde mahsubun ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak tespit etmek ve sağlamak olduğu hükme bağlanmıştır. 

Yukarıda anılan Kanun hükümleri uyarınca davacının defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmemesi nedeniyle katma değer vergisi indirimlerini reddedilerek tarhiyat yapılmış ise de, davacının ibraz ettiği işletme defteri bilgisayar çıktısındaki kayıtlarla beyanname ekinde verdiği işletme hesabı özetinin birbiriyle uyumlu olması karşısında noter onaylı olmayan işletme defterinde kayıtlı bulunan ve ibraz edilen alım belgelerinde gösterilen katma değer vergisinin indirim konusu yapılmasında yasaya aykırılık bulunmamaktadır. 

Bu nedenle, düzenlenen bilirkişi raporunda, belgelendirilen ve işletme defterinde kaydı bulunan katma değer vergisinin indirim konusu yapılabileceğinin kabulü hukua uygun olmakla birlikte, inceleme raporunda kayıt dışı bırakıldığı tespit edilen hasılatın tamamının 12 nci ayda elde edildiğinin kabul edilmesi ve önceki dönemler için kayıt dışı hasılat nedeniyle tarhiyat yapılmaması karşısında, söz konusu hasılatın dönemler itibarıyla değerlendirilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir. 

Bilirkişi raporunda tespit edilen ödenmesi gereken katma değer vergisinin tamamının kayıt dışı hasılattan kaynaklandığı dikkate alındığında, bu tutarın tamamının 12 nci aya ilişkin olduğu kabul edilmesi gerektiğinden, dava konusu tarhiyatın 2003/12 nci dönemine ilişkin 2.447.496.474 TL tutarında katma değer vergisi ve bir katı vergi ziyaı cezasına yönelik kısmı bakımından davanın reddi, tarhiyatın fazlaya ilişkin kısmının ise kaldırılması gerekmektedir. 

Açıklanan nedenlerle, Mahkeme kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle bozulması gerektiği görüşüyle karara karşıyım.