Untitled 2

1.12.2011

7. Daire 2009/5769 E. , 2011/8441 K. GÜMRÜK MÜŞAVİRİ ZAMANAŞIMI MÜTESELSİL SORUMLULUK

7. Daire         2009/5769 E.  ,  2011/8441 K.
  • GÜMRÜK MÜŞAVİRİ
  • ZAMANAŞIMI
  • MÜTESELSİL SORUMLULUK

"İçtihat Metni"

Özeti : Gümrük vergileri bakımından, dolaylı temsil durumunda gümrük müşavirinin de yükümlü olduğu; gümrük vergilerinin ithalatçı firmaya tebliği usulüne uygun olmadığından vergilerin kesinleşmediği; bu nedenle, müşavirin, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre değil, tahakkuk işlemi tesisi ile takip edilebileceği; 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 197'nci maddesinde öngörülen 3 yıllık tahakkuk zaman aşımı süresi yerine, Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen zaman aşımı sürelerinin uygulanabilmesi için, ceza davasının, vergilerin tebliği için öngörülen üç yıllık süre içerisinde açılmasının zorunlu olmadığı; 3 yıllık sürenin geçirilmesinden sonra açılan davada verilecek mahkumiyet hükmünün de Türk Ceza Kanunundaki zaman aşımı sürelerinin uygulanmasını olanaklı kılacağı; ilgililer hakkında açılan ceza davalarının sonucunun araştırılması gerektiği hakkında.

 

         Temyiz İsteminde Bulunan: Gümrük ve Ticaret Bakanlığı adına

                                                            Esenboğa Gümrük Müdürlüğü

         Karşı Taraf   : … Gümrük Müşavirliği Limited Şirketi

            Vekili            : Av. …

            İstemin Özeti : … Sanayi Ürünleri Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi adına tescilli 24.6.2003 gün ve 18547 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyanın kıymetinin noksan beyan edildiğinin tespit edildiğinden bahisle, gümrük müşavirliği sıfatı nedeniyle davacı adına ek olarak tahakkuk ettirilen özel tüketim vergisi ile katma değer vergisine vaki itirazın reddi yolundaki işlemi; 4458 sayılı Gümrük Kanununun 197'nci maddesinin   olay   tarihinde   yürürlükte   bulunan   şekline  göre,   yapılan denetlemeler sonucunda hiç alınmadığı veya noksan alındığı belirlenen gümrük vergilerine ilişkin tebligatın gümrük yükümlülüğünün doğduğu tarihten itibaren üç yıl içerisinde yapılması gerekiyorsa da; gümrük yükümlülüğünü doğuran olayla ilgili olarak, sözü edilen süre içerisinde dava açılması halinde, zaman aşımı durduğu sürece veya davanın sonuçlanmasından sonra kalan süre içerisinde tahakkuk işlemi yapılarak tebliğ edilebileceği gibi gümrük vergileri alacaklarının ceza uygulanmasını gerektiren bir fiile ilişkin olması durumunda tahakkukun suçun tabi olduğu zaman aşımı süresi içerisinde yapılmasının da olanaklı bulunduğu; olayda; ek olarak tahakkuk ettirilen vergilere ilişkin tebligat üç yıllık sürenin geçirilmesinden sonra yapılmış olup, davacı Şirket yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunulmuş olduğu anlaşılmakla birlikte, tahakkuk zaman aşımı süresi içerisinde zaman aşımını durduracak ceza davası açıldığı hususunda herhangi bir bilgi ve belge bulunmaması karşısında, vergilerin zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle iptal eden Ankara Beşinci Vergi Mahkemesinin 12.3.2009 gün ve E:2008/729; K:2009/403 sayılı kararının; 4458 sayılı Kanun hükümlerine göre, gümrük müşavirinin de yükümlü olduğu, yetkililer hakkında kaçakçılık ve sahtecilik suçları dolayısıyla ceza davaları açıldığından, ceza zaman aşımının uygulanması gerektiği, yapılan yurt dışı araştırması sonucunda tespit edilen kıymetin esas alınması suretiyle ek olarak tahakkuk ettirilen vergilerin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

            Tetkik Hâkimi Abidin İldeş'in Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden; üç yıllık zaman aşımı süresinin geçirilmesinden sonra tebliğ edilen vergilere vaki itirazın reddine dair işlemin; Mahkemece, tahakkuk zaman aşımı süresi içerisinde zaman aşımını durduracak ceza davası açılmadığı gerekçesiyle iptal edildiği anlaşılmıştır.

            Oysa; 4458 sayılı Gümrük Kanununun 197'nci maddesinin 2'nci fıkrasından farklı bir durumu düzenleyen 4'üncü fıkrasının olay tarihindeki şekli uyarınca, vergi alacağının ceza uygulanmasını gerektiren bir fiile ilişkin olması ve suçun zaman aşımının daha uzun bulunması halinde, ceza zaman aşımının uygulanması gerekmekte olup, ceza davasının, vergilerin tebligatı için öngörülen üç yıllık süre içerisinde açılması zorunlu değildir.

            Bu bakımdan; dava hakkında, ilgililer hakkında Çubuk Asliye Ceza Mahkemesinde açılıp, verilen görevsizlik kararları ile dosyaları Ankara Ağır Ceza   Mahkemesine   gönderilen   ceza  davalarının   sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yapılmaksızın kurulan hüküm fıkrasında isabet görülmemiştir.

            Bu nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

         Danıştay Savcısı M. Oğuz Ulaş'ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Dosyanın incelenmesinden; … Sanayi Ürünleri Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi adına tescilli 24.6.2003 gün ve 18547 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşyanın kıymetinin noksan beyan edildiğinin tespit edildiğinden bahisle, gümrük müşavirliği sıfatı nedeniyle davacı adına ek olarak tahakkuk ettirilip, üç yıllık zaman aşımı süresinin geçirilmesinden sonra tebliğ edilen özel tüketim vergisi ile katma değer vergisine vaki itirazın reddi yolundaki işlemin, Mahkemece istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle iptal edildiği anlaşılmıştır.

            4458 sayılı Gümrük Kanununun 3'üncü maddesinin 1'inci fıkrasının 11'inci bendinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde, "yükümlü" deyiminin, gümrük yükümlülüklerini yerine getirmekle sorumlu olan bütün kişileri ifade ettiği belirtilmiş; aynı maddenin 1'inci fıkrasının 17'inci bendinde, "beyan sahibi" deyiminden, kendi adına beyanda bulunan veya adına beyanda bulunulan kişinin anlaşılması gerektiği açıklandıktan sonra, aynı Kanunun 5'inci maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde, bütün kişilerin, gümrük mevzuatı ile öngörülen tasarrufları ve işlemleri gerçekleştirmek üzere gümrük idarelerindeki işleri için bir temsilci tayin edebilecekleri; temsilin, doğrudan veya dolaylı olabileceği; temsilcinin, doğrudan temsil durumunda başkasının adına hareket edeceği; dolaylı temsil durumunda ise kendi adına, ancak başkasının hesabına hareket edeceği öngörülmüş; aynı Kanunun 181'inci maddesinin yine olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde, ithalatta gümrük yükümlülüğünde yükümlünün beyan  sahibi;   dolaylı   temsil   durumunda,  hesabına  gümrük  beyanında bulunulan kişinin de yükümlü olduğu kuralına yer verilmiş; aynı Kanunun 192'nci maddesinde ise, aynı gümrük vergilerinin ödenmesinden birden çok yükümlünün sorumlu olduğu hallerde, bunların söz konusu vergilerin ödenmesinden müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları hükme bağlanmıştır.

            Yukarıda yer verilen hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden; dolaylı temsil durumunda, hesabına gümrük beyanında bulunulan ithalatçı ile birlikte beyan sahibi olan gümrük işlemlerini yürüten gümrük müşavirinin de "yükümlü" olduğu; eşyanın gümrük vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin yurda girişinin yapılması durumunda; bir başka deyişle, ithalata ilişkin olarak gümrük yükümlülüğünün doğması halinde, vergilerin ödenmesinden ithalatçı ile gümrük müşavirinin, yükümlü olmaları nedeniyle müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları; dolayısıyla, bu tür durumlarda, alacaklı kamu idaresince, gümrük vergilerinin tamamının, sorumlulardan, aralarında sıra gözetilmeksizin tahsili yoluna gidilmesinin mümkün olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

            Öte yandan; alacaklının, borçlulardan her birine, alacağın bulunduğu her aşamada, o aşamaya ilişkin yasal düzenlemenin gerektirdiği usullere göre başvuruda bulunabilmesi, müteselsil borç ilişkisinin, Borçlar Kanununun 141'inci ve devamı maddelerinde yapılan tanımının sonucudur. Dairemizin değişik sayılarında davacı adına kayıtlı dosyalardaki bilgi ve belgelere göre, aynı nedenle ithalatçı firma adına ek olarak tahakkuk ettirilip, usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi nedeniyle kesinleşmemiş; diğer bir ifadeyle tahakkuk aşamasında olan vergiler dolayısıyla; 4458 sayılı Kanunun yukarıda yer verilen hükümleri uyarınca müteselsil sorumlu olan davacının tahakkuk işlemi tesisi suretiyle takip edilebileceğinde kuşku bulunmamaktadır.

            4458 sayılı Kanunun 181'inci maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinin 1'inci fıkrasında; gümrük yükümlülüğünün ithalat vergisine tabi eşyanın serbest dolaşıma girmesiyle doğacağı; 2'nci fıkrasında, gümrük yükümlülüğünün, söz konusu gümrük beyannamesinin tescil tarihinde başlayacağı belirtilmiş; aynı Kanunun 197'nci maddesinin 2'nci fıkrasında da, yapılan denetimler sonucunda hiç alınmadığı veya noksan alındığı belirlenen veya 1'inci fıkrada belirtilen şekilde tebliğ edilmeyen gümrük vergilerine ilişkin tebligatın, gümrük yükümlülüğünün doğduğu tarihten itibaren üç yıl içinde yapılacağı; şu kadar ki, gümrük yükümlülüğünün   doğduğu  olayla   ilgili  olarak  dava   açılmasının  zaman aşımını durduracağı; 4'üncü fıkrasının olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde de, gümrük vergileri alacaklarının, ceza uygulamasını gerektiren bir fiile ilişkin olması ve suçun zaman aşımının daha uzun bulunması halinde, bu alacakların Türk Ceza Kanunundaki dava ve ceza zaman aşımı süreleri içinde kovuşturulup tahsil edileceği hükme bağlanmıştır.

            Bu hükümlere göre; yapılan denetimler sonucunda hiç alınmadığı ya da noksan alındığı tespit edilen vergilere ilişkin tebligatın gümrük yükümlülüğünün doğduğu tarihten itibaren üç yıl içerisinde yapılması gerekiyorsa da; gümrük yükümlülüğünü doğuran olayla ilgili olarak, sözü edilen süre içerisinde dava açılması halinde, zaman aşımının durduğu sürece veya davanın sonuçlanmasından sonra kalan süre içerisinde tahakkuk işlemi yapılarak mükellefine tebliğ edilebileceği gibi, gümrük vergileri alacaklarının ceza uygulanmasını gerektiren bir fiile ilişkin olması durumunda, tahakkukun suçun tabi olduğu zaman aşımı süresi içerisinde yapılması da olanaklıdır.

            Davada, Mahkemece, 4458 sayılı Kanunun 197'nci maddesinin 4'üncü fıkrasından da söz edilmesine karşın, 2'nci fıkrası hükmünden hareketle, tahakkuk zaman aşımı süresi içerisinde zaman aşımını durduracak ceza davası açıldığı hususunda herhangi bir bilgi ve belge bulunmaması karşısında, vergilerin zaman aşımına uğramış olduğu gerekçesiyle hüküm kurulmuştur. Oysa; maddenin 2'nci fıkrasından ayrı bir durumu düzenleyen 4'üncü fıkrasınının olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde, "gümrük vergileri alacaklarının ceza uygulanmasını gerektiren bir fiile ilişkin olması durumunda, tahakkukun suçun tabi olduğu zaman aşımı süresi içerisinde yapılması"ndan bahsedilmiş olup, suçun tabi olduğu zaman aşımının uygulanabilmesi için yasa metninde, ceza davasının açılması herhangi bir süreyle sınırlandırılmış değildir. Dolayısıyla, vergilerin tebliği için öngörülen üç yıllık sürenin geçirilmesinden sonra da olsa, yükümlülerden herhangi birinin fiili nedeniyle açılmış bir ceza davasında verilecek mahkumiyet hükmü, gümrük vergileri alacakları hakkında, suçun tabi olduğu zaman aşımı süresinin uygulanmasını olanaklı kılacaktır.

            Olayda; davacı adına tescilli beyanname muhteviyatı eşya nedeniyle ek olarak tahakkuk ettirilen vergilere ilişkin tebligat, gümrük yükümlülüğünün doğduğu tarihten itibaren üç yıllık süre geçirildikten sonra yapılmış olmakla birlikte; ithalatçı firma ile gümrük müşavirliği şirketi yetkilileri hakkında Çubuk Asliye Ceza Mahkemesinde açılıp, görevsizlik kararları ile dosyaları Ankara Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen ceza davaları bulunduğu dosyanın incelenmesinden tespit edilmiştir.

            Bu bakımdan; sözü edilen yetkililer hakkında açılan ceza davalarında verilecek hükümler, Türk Ceza Kanunundaki dava ve ceza zaman aşımı sürelerinin uygulanıp uygulanmaması sonucunu doğuracağından, dava hakkında karar verilebilmesi için, söz konusu ceza davalarının, ek tahakkuka dayanak alınan serbest dolaşıma giriş beyannamesi ile ilgisinin araştırılması ve ilgili bulunması halinde, anılan davaların sonucunun beklenilmesi gerekirken, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne; mahkeme kararının bozulmasına, bozma kararı üzerine, Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 1.12.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.