Untitled 2

02.12.2010

9. Daire 2010/2948 E., 2010/6385 K.kayıtlı taşınmaz için 2004 yılına ilişkin olarak tarh edilen Emlak Vergisi, Kültür Varlıkları Katkı Payı ve hesaplanan gecikme faizinin kaldırılması istemiyle açılan davada;

9. Daire 2010/2948 E., 2010/6385 K.

"İçtihat Metni"

Temyiz İsteminde Bulunan : …

… mirasçıları …

…,…

…, …

…, …

… Vekili: Av. …

… Karşı Taraf: Balçova Belediye Başkanlığı 

Vekili: Av. …

… İstemin Özeti: Davacı adına kayıtlı taşınmaz için 2004 yılına ilişkin olarak tarh edilen Emlak Vergisi, Kültür Varlıkları Katkı Payı ve hesaplanan gecikme faizinin kaldırılması istemiyle açılan davada; davacının vekili tarafından dava dosyasına sunulan 15.2.2010 tarihli dilekçe ile davacının 25.1.2010 tarihinde vefat ettiği belirtilerek İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 5.2.2010 tarih ve E:2010/136, K:2010/106 sayılı kararının dilekçeye eklendiği ve yine aynı dilekçe ile mirasçıların davaya devam etmek istediklerinin belirtildiğinin anlaşıldığı, bu durumda, gerçek kişinin ölümü halinde idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesinin icabettiği gerekçesiyle 2577 sayılı Kanunun 26/1 maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar veren İzmir 2. Vergi Mahkemesinin 17.2.2010 tarih ve E:2009/1490, K:2010/212 sayılı kararının; Mahkemeye sundukları dilekçe ile davacının mirasçılarının davaya devam etmek istediklerinin bildirildiği, bu nedenle, yargılamaya devam edilmesi gerektiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir. 

Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır. 

Danıştay Savcısı Mehmet Sağlam'ın Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. 

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. 

Tetkik Hakimi Fatih Torun'un Düşüncesi : 2577 sayılı Kanunun 26. maddesi, davanın taraflarının kişilik ve niteliğinde meydana gelebilecek değişiklikler üzerine yapılacak işlemleri düzenlemekte olup. dava konusu olayda, davacının vekili tarafından dava dosyasına sunulan 15.2.2010 tarihli dilekçe ile davacının 25.1.2010 tarihinde vefat ettiği belirtilerek İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 5.2.2010 tarih ve E:2010/136, K:2010/106 sayılı kararının dilekçeye eklendiği ve yine aynı dilekçe ile 2577 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca mirasçıların davaya devam etmek istediklerinin belirtildiği anlaşıldığından, vergi mahkemesince, bu başvuru üzerine, davacı mevkiine, ölen davacının mirasçıları alınarak yargılamaya devam edilmesi gerekirken, gerçek kişinin ölümü halinde idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesinde yasal isabet bulunmadığından temyize konu vergi mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir. 

TÜRK MİLLETİ ADINA 

Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü: 

Davacı adına kayıtlı taşınmaz için 2004 yılına ilişkin olarak tarh edilen Emlak Vergisi, Kültür Varlıkları Katkı Payı ve hesaplanan gecikme faizinin kaldırılması istemiyle açılan davada 2577 sayılı Kanunun 26'ncı maddesinin 1'inci fıkrası uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar veren vergi mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. 

İşlemden kaldırma kararları, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda yer verilen koşulların gerçekleşmesi halinde, taraflarca dosyanın yeniden işleme konulmasının istenilmesine kadar yargılamanın durdurulması yolunda tesis edilen, temyize konu olabilecek nihai karar niteliği taşımayan, ara kararı niteliğinde kararlar olduğu halde dava konusu olayda temyize konu edilen işlemden kaldırma kararının, vergi mahkemesince usule aykırı olarak nihai karar şeklinde tesis edildiği ve karar numarası verilerek dosyanın esas kaydının kapatıldığı görüldüğünden temyiz edilen işlemden kaldırma kararının esasının incelenmesine geçildi: 

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 26 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında; dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verileceği, dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararının kendiliğinden hükümsüz kalacağı, 3. fıkrasında ise, yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçelerin iptal edileceği hükme bağlanmıştır. 

Görüldüğü üzere, 2577 sayılı Kanunun 26. maddesi, davanın taraflarının kişilik ve niteliğinde meydana gelebilecek değişiklikler üzerine yapılacak işlemleri düzenlemektedir. 2577 sayılı Kanunun 26. maddesinin 1. fıkrasında, ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik ve niteliğinde değişiklik meydana gelmesi halinde, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilecektir. Yani, işlemden kaldırma hali, takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar devam etmektedir. Bu durumda, kişilik ve nitelik değişikliğinin söz konusu olması halinde, davayı takip hakkının kime geçeceğinin belirlenmesi gerekmektedir. 

İdari Yargıda, idarenin sürekli olarak hasım mevkiinde bulunduğu, yani davacı sıfatına sahip olan tarafın, idare edilenler olduğu görülmektedir. Bu durum göz önüne alındığında, 26. maddede yer alan ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olması halinin, dava aşamasına ilişkin olduğu ve bu aşamada davanın aktif tarafında bulunan yani davacı konumunda olan şahısların davayı yenileme haklarının olduğunun kabulü, ikinci halin ise, idarenin de şahıslar aleyhine takipte bulunabileceği yargılama aşaması olan itiraz, temyiz, yargılamanın yenilenmesi ve kararın düzeltilmesi gibi kanun yolu başvurularına ilişkin olduğunun kabulü gerekmektedir. Aksinin kabulü, dava aşamasında davanın pasif tarafında bulunanın, yani davalı konumunda olan idarenin, davayı yenilememesi durumunda davanın karara bağlanmasını imkansız hale getirir ki, bu durumun kabulü mümkün değildir. 

Bu durumda, dava konusu olayda, davacının vekili tarafından dava dosyasına sunulan 15.2.2010 tarihli dilekçe ile davacının 25.1.2010 tarihinde vefat ettiği belirtilerek İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 5.2.2010 tarih ve E:2010/136, K:2010/106 sayılı kararının dilekçeye eklendiği ve yine aynı dilekçe ile mirasçıların davaya devam etmek istediklerinin belirtildiği anlaşıldığından, vergi mahkemesince, bu başvuru üzerine, davacı mevkiine, ölen davacının mirasçıları alınarak yargılamaya devam edilmesi gerekirken, gerçek kişinin ölümü halinde idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesinde yasal isabet bulunmamaktadır. 

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, İzmir 2. Vergi Mahkemesinin 17.2.2010 tarih ve E:2009/1490, K:2010/212 sayılı kararının bozulmasına 2.12.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.